Ateş düştüğü kerpiç evleri yakarken!..
Sözc yazarı Uğur Dündar bu hafta 'Ateş düştüğü kerpiç evleri yakarken!..' başlıklı yazısını kaleme aldı
Cumhuriyet tarihimizin en vahim iç politika yanlışlarından biri iktidarın, Bölücü Terör Örgütü PKK ile silah bıraktırmadan, üstelik Meclis’ten kaçırarak “Çözüm Süreci”ni başlatması, dış politika da ise ABD’nin peşinden rejimi devirmek için Suriye’ye girmesi ve sonrasında yanlışta ısrar etmesidir.
Bakın tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, bundan 11 yıl önce bu tespiti nasıl dile getiriyor:
“Cumhuriyet döneminde dış politikada en büyük hatalar deyince akla ilk önce 1961’de Jüpiter füzelerini Türkiye’de konuşlandırma kararı ve 1979’da Rogers Planı’nın kabulü gelir. Ancak bunların doğurduğu zarar, AKP’nin Suriye politikasının Türkiye’yi karşı karşıya bıraktığı risk ve tehditlerle karşılaştırıldığında devede kulak kalır!..”
★★★
Geride bıraktığımız 11 yılda yaşadıklarımızı şöyle bir düşünün.
Terör eylemlerinde verdiğimiz can kayıplarını... Suriye sınırına PKK başta olmak üzere IŞİD gibi terör örgütlerinin yerleşmeleriyle ortaya çıkan beka tehdidine karşı yapmak zorunda kaldığımız askeri operasyonları... Sayısını unuttuğumuz şehitlerimizi... Vatanlarından kaçarak ülkemize yerleşen milyonlarca Suriyeliyi... Sınırlarımızın kevgire dönüp, sığınmacı istilasına açık hale gelmesini... Bunların neden olduğu vahim sosyal, ekonomik ve demografik sorunları... Ekonominin belini doğrultması için harcanması gerekirken, sığınmacılara akıtılan milyarlarca doları... Uğradığımız maddi ve manevi zararların yanı sıra, büyük kentlerde asayişi sağlamanın giderek zorlaşmasını, gözünüzün önüne getirin...
★★★
Hep sorduk, sormaya devam edelim:
İktidar ABD’nin Suriye’ye girişini destekler ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eş başkanlığını yürütürken, hedefin Suriye topraklarında PKK’ya bir garnizon devlet kurmak ve onu İsrail ile komşu yapmak olduğunu bilmiyor muydu?
Buna Rusya’nın da ses çıkarmayacağından, hatta İsrail’in güvenliği için bu devletçiğe örtülü destek vereceğinden haberdar değil miydi?