Levent Üzümcü’yü kovarak Onurlu Yaşam Ödülü verdiler…
… Çocukluğundan itibaren kime bir haksızlık yapılırsa sanki kendisine yapılmış gibi hissediyor, o duyguyla da hep...
… Çocukluğundan itibaren kime bir haksızlık yapılırsa sanki kendisine yapılmış gibi hissediyor, o duyguyla da hep ezilenin, mağdur olanın yanında yer alıyordu.
İlkokulda özgürlük üzerine deneme yazmaları istenince, Montaigne’den “Özgürlüğüme o kadar düşkünüm ki, şu koskoca dünyada hiç gidemeyeceğimi bildiğim halde Hindistan’ı bana yasak etseler, yerimde duramam, oraya gitmek isterim” cümlesiyle başlayan bir kompozisyon yazdı. Ama Türkçe öğretmeni beğenmemişti. Ceza olarak, Yahya Kemal’den “Süleymaniye’de Bir Bayram Sabahı” şiirini inceleme ödevi verdi!..
* * *
Askerliğini Yedeksubay Asteğmen olarak yaparken bir gün, erlerden biri, elinde katlanmış ve çok eskimiş bir mektupla geldi. Mektup hamiline yazılmıştı. Babası çocuğuna “Bu mektubu en sevdiğin ve güvendiğin komutanına ver” demiş, o da ona getirmişti.
Mektup “Sevgili komutanım” diye başlıyordu. “Ben bu çocuğu Hakkari’de kurda-kuşa yem olmasın diye sığınaklarda sakladım, o nedenle okuma yazma öğretemedim, okula gönderemedim. Vatana millete hayırlı bir evlat olsun diye şimdi orduya yolladım. Senden ricam komutanım, bu çocuğa okuma yazma öğret…”
Hakkarili asker babasının isteği onu derinden etkilemişti.
Bunun üzerine taburda bir araştırma yaptı. Kendisinden 10 yaş küçük, gencecik erler arasında 18’inin okuma yazma bilmediğini gördü. Tabur komutanının da izniyle, kısa dönem öğretmen askerlerden rica ederek, bir okuma yazma sınıfı kurdu.
Kurs sonunda o erlerin tümü okuyup yazmayı öğrenmişlerdi.