Müjdat Gezen’den Ezop masalı!..
60’lı yılların başı… Dünyanın en güzel kentlerinden biri olan İstanbul’da, vahşi arazi ve yapı yağması henüz başlamamış… Dere yatakları beton yığınlarıyla...
60’lı yılların başı…
Dünyanın en güzel kentlerinden biri olan İstanbul’da, vahşi arazi ve yapı yağması henüz başlamamış…
Dere yatakları beton yığınlarıyla doldurulmadığı için, yağış sonrası her yeri su basmıyor!..
Bebek ve Florya gibi kıyı semtlerinde deniz, içinde kitap okunacak kadar berrak…
Şimdi Galatasaray tesislerinin bulunduğu Şenlikköy’deki boş arsalarda mahalle maçı yapmaya giden çocuklar, tavşanlar yesin diye çalı aralarına havuç bırakıyorlar.
Attila İlhan’ın şiirlerinde, Sait Faik ve Oktay Akbal’ın hikayelerinde anlattığı semtlerin, kuşaklar boyu oralarda yaşamaya alışmış insanları, rantçılar tarafından köklerinden koparılıp hiç tanımadıklara yerlere sürülmemişler…
Küçük Paris olarak ünlenen Samatya bir şenlik!..
* * *
İşte o yıllarda Samatya’ya komşu semt olan Yenikapı’da Kemal Abi’nin “Üniversite Lokali” adlı bir yeri var.
Buraya genellikle iki grup hakim:
“Genç Edebiyatçılar” ve “Konservatuvarlılar…”
Doğan Hızlan, Demir Özlü, Adnan Özyalçıner, Sennur Sezer ve adını sayamayacağım pek çok isim, “Edebiyatçı” gençler… Savaş Dinçel, Ali Poyrazoğlu, Celile Toyon, Müjdat Gezen de “Konservatuvarlılar” grubunda yer alıyorlar…