Oscarlık bir öykü ve SÖZCÜ Gazetesi!..
Saat 05.00 civarıydı… Sabahın kör karanlığında baskına geldiler. Çok kalabalıktılar… Evin büyük çocuğu Serhat o sırada 16, küçüğü Serdar ise henüz 7 yaşındaydı...
Her ikisi de sıcak yataklarında uyuyordu. Arama için Serhat’ın odasına girenlerden biri “Kalk polis!” diye bağırdı. Gözlerini aralayan Serhat, önce kabus gördüğünü düşündü. Ama polisler uyandırmakta kararlıydılar. Birinin gözü, çocuğun kolundaki görüntüye takılmıştı. Gülerek “Ergenekon dövmesi mi bu, yoksa baban gibi sen de Ergenekoncu musun?” diye sordu. Bu ağır söz, Serhat’ı kendine getirmeye yetmişti. Yine de son derece ağırbaşlı davranarak “Hayır memur bey! Dövme dediğiniz o şey, bir damar rahatsızlığının sonucu oluştu. Ayrıca bunları söylemeye hakkınız yok” dedi.
★★★
Evdeki gürültüler ve yabancı insan sesleri, küçük Serdar’ı da uyandırmaya yetmişti. Önce kendini toparlamaya çalıştı. Zira nelerin olup bittiğini anlayamamıştı. Acaba hâlâ rüya görüyor olabilir miydi? Ama polislerin odasındaki bilgisayarları ve oyun CD’lerini topladıklarını görünce kendine geliverdi! Onları vermek istemiyor, alıp götürmemeleri için yalvarıyordu.
★★★