Sen sahip çıkarsan...
İki hafta kadar önce, Ayvalık’tan geçerken, bir an için Cunda’ya gitmeyi düşündüm, ama yapamadım. Çünkü oraya ilk ve son kez, bir eylül günü, Atilla Köprülüoğlu kardeşimle...
İki hafta kadar önce, Ayvalık’tan geçerken, bir an için Cunda’ya gitmeyi düşündüm, ama yapamadım. Çünkü oraya ilk ve son kez, bir eylül günü, Atilla Köprülüoğlu kardeşimle birlikte, Çanakkale’deki Demokrasi Arenası programından dönüşte gitmiştik.
Andree ve Bekir Coşkun’un Cunda’daki yazlıklarının önünden palmiyeli bir yol geçiyor, yolun ardında, beşinci mevsimin büyüleyici güzellikleriyle dolu masmavi bir koy uzanıyor, son tatilciler kumsaldaki şezlonglarda güneşleniyorlardı. Ilık eylül havası mis gibi deniz kokuyordu.
HHH
Zamanın durmuş gibi geldiği bir anda köpekleri Postal sevinçle havladı. Meğer plajdan bize doğru koşan Andree’yi görmüş. Komşularından biriyle kıyıda sohbet ediyorlarmış.
Habersiz ziyaretimiz nedeniyle özür diledikten sonra Bekir’i sorduk.
‘Akşam çok ağrısı vardı. Gözlerini kırpmadan sabahladı! Şimdi uyuyor. Hemen kaldırayım’ dedi.