Türklüğün bedeli ödenmez ki!..
Sözcü yazarı Uğur Dündar bu hafta 'Türklüğün bedeli ödenmez ki!..' başlıklı yazısını köşesine. taşıdı.
Onu, henüz 8 yaşındayken Aydın-Ortaklar’da, Atatürk’ün masasındaki leblebileri yiyen çocuk olarak biliriz.
Onu, Atatürk’ün hiç bilinmeyen fotoğraflarını -dünyanın neresinden olursa olsun, bedelini önemsemeden- toplayan tutkulu bir koleksiyoner olarak tanırız.
Dile kolay 17 yaşından beri, yaklaşık 30.000 bin fotoğraf...
★★★
Onu, Atatürk, insan sevgisi, yakın tarih, İzmir sevdası üzerine yazdığı 100’e yakın kitabından ve Atatürk fotoğraflarıyla açtığı yüzlerce sergisiyle tanır, takdir ederiz.
Bunları neden yaptığı sorulduğunda; “Hiçbir beklentim yok! Atatürk’e çok büyük borcum var. O borcu ödemeye uğraşıyorum” der.
Hanri Benazus’u, dinledikten sonra siz de hak vereceksiniz bu tespite;
★★★
“AVM’lerde büyük sergiler açıyorum. Kitaplarımın önünde ‘Hanri Benazus’ diye adım yazar. ‘Akıllının biri’ diyelim, başka bir şey demek istemiyorum. Gelir bakar benim adıma, bir de suratıma bakar. Sonra döner;
‘Sen kimsin?’ diye sorar. Başlar bu sefer ‘Sen nesin?..’ demeye!..
Yanıtlarım; ‘Ben Türküm.’ Parmak sallar bu kez; ‘Doğru söyle’ der. Ve başlar saymaya;
‘Rum musun, Ermeni misin, Yahudi misin, Arap mısın, İngiliz misin, Fransız mısın?..’
Sayar durur.
‘Türk olsaydın, adın Ahmet olurdu, Mehmet olurdu, Süleyman olurdu!’
İşte burası çok önemli...
Ona anlatırım: