Vatan sağ olsun!..

Sözcü yazarı Uğur Dündar bu hafta 'Vatan sağ olsun!..' başlıklı yazısını kaleme aldı.

Erzincan’da dünyaya geldi. Ailesi Erzurum Şenkayalıydı.

Babası Erzincan SSK Hastanesi’nde işçi olarak çalışıyordu. Annesi ise okuma yazma bilmemesine karşın, 4 çocuğunun iyi eğitim almaları için çırpınan, fedakar bir ev kadını...

Babasının tayini üzerine geldikleri Erzurum’da taşındıkları ev, toprak damlıydı. Yağmur yağdığında her tarafı akıyordu. Böyle durumlarda annesiyle birlikte evin içinde koşuşurlar, tencere, kova ne bulurlarsa, akan yerlere koyarlardı.

Ama günün birinde öylesine yoğun yağdı ki bunlar yetmedi. Annesinin tek eşyaları olan yatakların ıslanmasını önlemek için çırpınması yetmemiş, hepsi sırılsıklam olmuştu. Cefakar kadın “Ben akşama sizi nerede yatıracağım” diyerek hüngür hüngür ağlamıştı.


★★★

Erzurum’un Doğu sınırındaki Şehitler Mahallesi’nde çatılı bir ev kiraladıklarında kendilerini sınıf atlamış, adeta zengin olmuş gibi hissettiler. Zira artık yağmur yağdığında ıslak yataklarda uyumak zorunda kalmayacaklardı!..

Henüz 7-8 yaşlarındayken, ısının sıfırın altında 30 derecelerde dolaştığı dondurucu bir günde, sokakta arkadaşlarıyla oyuna dalınca, lastik ayakkabılarının su geçirip ayaklarının donduğunu fark edememişti. Zor bela geldiği evde annesi hemen ayaklarını suyun altına soktu. Buz gibi su, sanki kaynar çaydanlıktan dökülüyormuş gibi canını yakıyordu. Yavrusunun feryatlarına dayanamayan annesi, hemen ayaklarını göğsüne bastı. Ana-oğul, dakikalarca böyle kaldılar. Sonunda çilekeş anneciği, yavrusunun küçücük ayaklarını kurtarıp açmayı başarmıştı.

★★★

(Doğu’nun lastik ayakkabılı çocuklarının çoğu, soğuktan romatizma olur. Küçükken yakalanılan romatizma, ilerleyen yaşlarda kalbe sirayet eder. Zamanında tedavi edilmeyen kalp romatizması hastaları da erken yaşlarda yitip giderler. U.D.)

★★★

Bir yaz tatilinde, aile bütçesine katkıda bulunabilmek için ayakkabı boyacılığı yaptı. O sırada 8 veya 9 yaşındaydı. Sandığı hazırlayınca, doğruca Gölbaşı’ndaki otobüs duraklarının yolunu tuttu. Tüm boyacılar sıra sıra dizilmiş, müşteri kapmaya çalışıyorlardı. Ama onun el yapımı sandığı en kötülerden biriydi. Tüm parası ancak siyah ve kahverengi olmak üzere iki çeşit boya almaya yetmişti. O nedenle sandığı gören uzaklaşıyordu. Nihayet bir belediye süpürgecisinin ayakkabısını yarı fiyatına boyadı. Ama adam beğenmemişti. “Ulan bu nasıl boya” diye bağırıp, süpürgeyle kovalamaya başladı. Kaçıp, dayak yemekten kurtulmuştu ama yaşadıkları çok ağrına gitmişti. Bir daha da ayakkabı boyamaya çıkmadı.

★★★

Okullarında zenginliğin simgesi kumaş önlüktü. Sadece birkaç çocuğun kumaş önlüğü vardı. Diğerlerinin tümü naylon önlüklüydü. Kışları sobanın başında ısınmaya çalışırken naylon önlükler dayanmaz erirdi.  

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yılkı atları susuzluktan ölüyorlar!.. 04 Eylül 2024 | 1.895 Okunma 30 Ağustos Zaferi, ölüm ve sürgünden kurtuluşun, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun adıdır!.. 30 Ağustos 2024 | 2.222 Okunma Vergi denetimleri düşük gelir grubundaki yurttaşlara mı yapılıyor?.. 28 Ağustos 2024 | 2.381 Okunma İklim krizinin ülkemiz üzerindeki ölümcül etkilerinin farkında mısınız?.. 22 Ağustos 2024 | 1.327 Okunma Olimpiyat halkalarındaki renkler neden ayrımcılık anlamına geliyor?.. 10 Ağustos 2024 | 2.032 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar