Yaşamak güzel şey be kardeşim!..
Bizim evde eski Yeşilçam filmleri çok sevilir.Aynı filmler, aynı keyifle hiç sıkılmadan seyredilir.Dün gece yastığa başımı koyduğumda bu filmleri; hoyrat ve zalim iktidarın toplumu...
Bizim evde eski Yeşilçam filmleri çok sevilir.
Aynı filmler, aynı keyifle hiç sıkılmadan seyredilir.
Dün gece yastığa başımı koyduğumda bu filmleri; hoyrat ve zalim iktidarın toplumu kutuplaştırdığı, hatta düşman kamplara böldüğü Türkiye'de, barış, kardeşlik, dostluk, sevgi, saygı, onur, sadakat, dayanışma ve hoşgörüye duyulan özlemi yansıtmaları nedeniyle çok sevdiğimizi düşündüm.
* * *
Çünkü o filmlerde insanlar yalnızca iyiler ve kötüler diye ayrılır, kötüler sonunda mutlaka kaybeder, haksızlığa uğrayanlarsa er geç kazanır…
Paranın satın alamayacağı insanlar, aileler ve aşklar anlatılır…
Örneğin güce ve baskıya asla boyun eğmeyen Yaşar Usta…
Kısacık boyu, iyiliğe adanmış entrikaları ve güldüğünde küçücük kalan gözleriyle ailesini her türlü kötülüğe karşı sarıp sarmalayan Adile Naşit…
Göksel Arsoy gibi romantik jönler, kah kırılgan, kah gözü kara Fosforlu Cevriye olan alımlı kadınlar…
Gençlere hep destek veren, zorda kalanlara evleriyle birlikte kalplerini de açan iyilik meleği teyzeler, amcalar…
Pos bıyıklarını burarak kulak çeken, polisin de, fabrikatörün de babacan olabileceğini kanıtlayan Hulusi Kentmen…
Kötülüğün üzerinde öylesine sakil durduğu Ali Şen…
* * *
Ekranda göründüğünde seyircilerin gülmeye başladığı, “Eşşoğlueşşek”i ondan daha iyi kimsenin söyleyemediği Kemal Sunal, “Turist Ömer” Sadri Alışık, “Cilalı İbo” Feridun Karakaya…
Daha ilk filminde canlandırdığı masal kahramanı “Mıstık”la gönüllere yerleşen Müjdat Gezen…
Büyük kente uyum sağlayamamanın şaşkınlığını bir türlü üzerlerinden atamayan Zeki-Metin…
Sonuçta mutlaka kaybedecek kötü karakterleri başarıyla canlandıran Erol Taş, Suzan Avcı, Aliye Rona, Nuri Alço ve her türlü kılığa girebilen Öztürk Serengil…