Kurda 3.70’i taban ilan eden Merkez Bankası hata yaptı

İşte dün açılışta da Merkez Bankası, iki adım attı; biri, bankaların kendisine TL karşılıklar yerine geçmek üzere yatırdığı döviz karşılıkların...

İşte dün açılışta da Merkez Bankası, iki adım attı; biri, bankaların kendisine TL karşılıklar yerine geçmek üzere yatırdığı döviz karşılıkların katsayısını düşürdü. Böylece bankalar 1.4 milyar dolarlık bir karşılığı Merkez Bankası’ndan çekerken, 5.3 milyar TL karşılık yatırmak zorunda kalacaklar. Ellerindeki döviz likiditesi artarken, Merkez Bankası’na ilave TL yatıracaklar. “TL’yi miktar olarak sıkma” etkisi nedeniyle kurda sınırlı bir gerileme yarattı. Kalıcı bir baskı unsuru değil.

İkinci adım ise sorunlu: Merkez Bankası’ndan ihracat ve döviz kazandırıcı hizmet kesimine verilen reeskont kredilerinde “kur sabitlemesi” yapıldı. Buna göre bu kesim, 1 Şubat 2018’e kadar olan üç aylık dönemde, vadesi dolacak olan reeskont kredilerini vadelerinde öderse; dolar kuru 3.70 olarak kabul edilerek TL cinsi geri ödeme yapmaları kabul edilecek. Euro için 4.30, pound için de 4.80 belirlenmiş. Banka ayrıca diyor ki; kredinin ilk kullandırım tarihindeki kur seviyesi 3.70’lik sabitlenmiş kurdan yüksekse kullandırım tarihindeki kur esas alınacak. Özetle, ilk kullandırımda kur 3.75 ise örneğin, 3.70’lik kurdan geri ödeme yapılamayacak; “arbitraj sağlanmadan” 3.75 üzerinden ödenecek.

“İhracatçıyı rahatlatan önlem” gibi görünen, “arbitraj olanağına izin verilmeden” sağlanan bu “kolaylığın” bizatihi kendisi bir arbitraj olduğu gibi, en önemlisi sinyal etkisi taşıyor olması. Ayrıca, geleceğe uzanan bir taahhütlü döviz satışı demek. O da, “kur hedefi olmayan” Merkez Bankası’nın, 3.70’lik bir seviyeyi “makul” olarak ilan etmesi. Bu da başlı başına büyük bir hata.

Hem “son dönemde piyasalarda ekonomik temellerle uyumlu olmayan sağlıksız fiyat oluşumları gözlenmektedir” diyeceksiniz; hem de aynı anda 3.70’lik dolar kurunu önümüzdeki üç aylık dönemin “taban kuru” olarak ilan edeceksiniz; kurun bu seviyeye yerleşmesine ve yükselişini devam ettirmesi için artık ne engel kalıyor ki?

Aynı hata, geçmişte şubat-mayıs arası dönem için 3.53’lük dolar kurunun ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler kesimin reeskont geri ödemelerinde kabul edilmesiyle yapılmıştı. Sonrasında, dolar kurunun 3.50’nin altına düşmesi istisnai durumlarda olmuştu. Nitekim aylık ortalama 1.3 milyar dolar döviz girişi olan banka, şubat-mayıs döneminde toplam 1 milyar doları zor topladı.

Merkez Bankası döviz kazandırıcı faaliyeti olan şirketlere reeskont kredisi ile destek olma amacı güder. Yapılan basitçe şudur; kredi kullandırırken şirketlerce bankaya döviz cinsi bir senet verilir. Çünkü vadede döviz getirme taahhüdü var. Banka bu senedi alıp “kırar”, yani ıskonto eder; o günkü kur üzerinden karşılığı TL’leri şirkete öder. Bunlar, aradaki bir ticari banka aracılığı ile olur. İlk işlemde, krediyi TL olarak alan şirketin vadede geri ödemeyi döviz olarak Merkez Bankası’na getirmesi gerekiyor. Temel soru şu; madem bu şirketler ihracat yapıyor, döviz kazanıyor, neden döviz getiremiyorlar? Kredi kullanarak ihracat yapan şirketler, dövizlerini çok önceden, başka bir bankada bozdurmuşsa Merkez Bankası “açığı mı finanse ediyor”? Merkez Bankası, elinde dövizi olan ve getirebilecek kapasitesi olan şirketlere de ucuzdan yükümlülük kapatma imkanı mı vermiş oluyor?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kur, piyasa ve merkez bankası bağımsızlığı 13 Temmuz 2018 | 717 Okunma Bütçe hakkı yetim kalmasın 10 Temmuz 2018 | 319 Okunma Yolları çatallanan bahçe 06 Temmuz 2018 | 348 Okunma Seçim bitti geçim sınavı başlıyor 03 Temmuz 2018 | 281 Okunma Küresel yokuşta pahalı bir bedel 29 Haziran 2018 | 341 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar