Yüksek faizle yüksek büyüme
İlk aklıma gelen şuydu; mart ortasından itibaren Kredi Garanti Fonu’na eklenen devasa Hazine kefaleti ile ikinci çeyrekte TL kredileri yüzde 10’a yakın, kabaca 100 milyar büyümüştü bunun hiç mi etkisi...
İlk aklıma gelen şuydu; mart ortasından itibaren Kredi Garanti Fonu’na eklenen devasa Hazine kefaleti ile ikinci çeyrekte TL kredileri yüzde 10’a yakın, kabaca 100 milyar büyümüştü bunun hiç mi etkisi olmamıştı? Eğer ilk çeyrekteki büyümeye eşit oranda büyümüşsek kredi etkisi nerede? Bir anlamda; “kedi buysa ciğer nerede”? Büyüme buysa; ikinci çeyrekte yüzde 10 artan krediler neye yaradı?
İkinci soru da şuydu; malum ocak ayı ortasında Merkez Bankası faizleri yükseltmişti. Madem yüksek faiz büyümeye engel, nasıl oldu da bu kadar yüksek faize karşın hem birinci çeyrekte, hem de ikinci çeyrekte yüzde 5 büyüme sağlanabildi? Hatta öyle ki Merkez Bankası’nın son 5 yılın en yüksek faizini uyguladığı, bankalara parayı akşam saatlerinde verdiği bir dönemde, önceki yılın aynı çeyreğine göre 3 puan daha yüksek faiz uyguladığı ikinci çeyrekte yüzde 5’lik bir büyüme sağlanabiliyormuş demek ki.
TÜİK verileri diyor ki; ekonomide sanayi ihracata çalıştı, ticaret ve konaklama ile lojistikten oluşan hizmetler toplamı da sanayi kadar katkı yaptı. Biraz da inşaata dayalı yatırımlar bu oranda büyüme yarattı.
Yatırımlar deyince; milli gelir içinde yeni hesap yöntemi ile artık yüzde 30’luk bir payı olan toplam yatırımların yarısından biraz fazlası inşaat biçimindeki yatırımlardan oluşuyor. İşte bu kalemdeki büyüme 2017’nin ilk ikinci çeyreğinde yüzde 25 olmuş. Öte yandan toplam yatırımların yüzde 37’sini oluşturan makine ve teçhizat yatırımları yüzde 9’a yakın gerilemiş. Sonuçta, inşaatın ağırlığı yüzünden, toplam yatırımlar yüzde 9 büyümüş oluyor. Bunun içinde olasılıkla kamunun altyapı projeleri de var. Ancak artık kamu-özel payları açıklanmadığı için bilmiyoruz. Basit bir bina inşaatı ile “yatırımları” artırdığınızda sadece o binanın inşaatı ve o inşaata sarf edilen girdi ve malzemenin üretimi nedeniyle gelir ve işgücü talebi yaratılırken, fabrika yaparak içine makine ve teçhizat koyduğunuzda ilkinden farklı olarak, bundan sonrası için de gelir ve işgücü talebi yaratmış oluyorsunuz. TÜİK verilerinden görülen şu; son iki çeyrektir inşaat büyümesi ortalama yüzde 20 artarken, makine ve teçhizat yatırımları kabaca ortalama yüzde 10 küçülüyor. Bu küçülme de, TÜİK’in güncellediği 2010 sonrasının en yüksek küçülmesi demek. Özeti şu; inşaat büyümesi var ama kaynağını bilmiyoruz; asıl istihdamı sürekli kılacak olan makine ve teçhizat yatırımları tarihsel olarak en şiddetli küçülmesini yaşıyor. Bunun nedenini de tahmin etmek güç değil; Türkiye’nin hukukun üstünlüğünden uzaklaşıyor olması, Batılı paydaşlarıyla kavgalı duruma gelmesi.
2017’nin ilk iki çeyreğindeki ortalama yüzde 20’lik bir inşaat büyümesine karşın; bir başka veride, takvim etkilerinden arındırılmış inşaat istihdamı düşüş gösteriyor. TÜİK’in bir hafta önce açıkladığı verilere göre; bina inşaatındaki istihdam ilk iki çeyrekte ortalama yüzde 16.8 küçülürken, bina dışı inşaatlardaki istihdam yüzde 2 artmış. Bu verilerden bakınca yüzde 20’lik büyüme soru işareti yaratıyor.
Büyüme verilerinde kayda değer başka bir gelişme de, 2015 ve 2016 verilerindeki güncellemeler oldu. Özellikle 2016 verilerinde daha yüksek bir güncelleme söz konusu olmuş. 2016’nın 3. ve 4. çeyrekleri ile 2017’nin ilk çeyreğini içine alan son 3 çeyreklik dönemdeki toplam güncellemenin etkisi, önceki aynı döneme göre hiç de “minimal” olmayan, yarım puanlık bir milli gelir artışı sağlıyor. Güncellemelerin kaynağı da, yarım puanlık hane halkı tüketimi, 2 puanlık kamu tüketimine dayanıyor.