Ali Koç 100 milyon lirayı çöpe attırmamalı
Ali Koç’un önünde zor bir 2019 var: Kulüp 621 milyon Euro borçlu. Sportif başarı zorunluluğu var. Üstelik sezonu da 30 milyon euro artıda kapatmaları gerek. Tablo böyle ama enteresan bir şekilde kulübün en...
Ali Koç’un önünde zor bir 2019 var: Kulüp 621 milyon Euro borçlu. Sportif başarı zorunluluğu var. Üstelik sezonu da 30 milyon euro artıda kapatmaları gerek.
Tablo böyle ama enteresan bir şekilde kulübün en büyük yatırımlarından ikisi kaderlerine terk edilmiş durumda: Bursaspor’dan 7 milyon euroya transfer edilmiş Ozan, U21’de. Eskişehir’e 6 milyon 250 bin Euro ödenerek alınmış Alper de Rize, Trnava ve Başakşehir maçlarında kadro dışıydı. Yani sessizce üstü silindi Alper’in. Sayın Koç, Türkiye’de herhangi bir şirkette 100 milyon liranın üzerinde nakit para ödenerek yapılmış iki yatırım kaderine terk edilebilir mi? Ozan kilolu deyip işin içinde çıkılabilir mi? Adam yiyorsa, ekmeğini alacaksınız önünden! Alper gece çıkıyorsa, kapıyı kilitleyeceksiniz üzerine! Fenerbahçe’nin bu ekonomik ve sportif darboğazdan çıkmasının yolu sporcuların üstünü silmek değil, onları tekrar nefes alır hale getirmek, kullanmak ya da markette değerlendirmek...
Manchester’daki 26 yıllık menajerlik sürecinde Alex Ferguson’un çalıştığı bütün genç İngiliz futbolcuların anneleriyle tanışıyor olması, alaycı bir dille eleştirilirdi zaman zaman. Oysa Ferguson daha sonra Harvard’da vereceği konferansta şöyle açıklayacaktı bu konuyu: “Babalar faydacı olabilir. Annelerse çocuklarının sadece iyiliğini ister, aynen benim gibi. Onların 11’de yatması gerektiğini babalarına anlatamazsınız. Annelerdir bu işin adresi.” Sayın Koç, siz çok daha iyi bilirsiniz; 100 milyon lira yatırım yapılmış iki genç adamın ne yediği-ne içtiği, kaçta yattığı-kaçta kalktığı da gelişimlerinin bir parçası değil midir? Kendine iyi bakmayana baktırtacaksınız; gerekirse ona aylık 10 bin lira maaşla bir mentör tutacak, 7/24 yanından ayırmayacaksınız. Takımınızın bu halıcı çeteyle nasıl hoyratça yönetildiği ortada. Bu toz bulutunu ortadan kaldırabilecek tek kişi de sizsiniz bence.
Fenerbahçe’nin kendi eliyle Beşiktaş’a Türkiye’nin en iyi iki bekini vermesinin ardından bir kanat savunması problemi olduğu malum. Sezona Şener-Isla-Hasan-İsmail havuzuyla girdiler ve bu 4 oyuncunun toplamı dahi Gökhan-Caner efekti yapamıyorlar. O zaman da akla şöyle bir soru geliyor: Ozan Tufan 19 yaşında Bursaspor’daki o büyük patlamasını ihtiyaçtan sağ bek olarak yapmıştı. Milli takıma da sağ bek olarak girmişti. 19-20 yaşlarındayken son derece iyi oyun bilgisi olan, stoperde, sağ bekte ve ön liberoda ulusal takım düzeyinde top oynayan bir futbolcu, sonradan kalitesiz yaşamı, kulübünün de onu kaderine terk etmesiyle yok oldu. Eğer Ozan, Bursaspor sonrası Şenol Güneş ya da Fatih Terim’le çalışsaydı ne olurdu acaba diye düşünmeden edemiyor insan. Eğer Alper de doğru kodlansa idi, yıllar içinde kuvvet problemi çözülse idi, pekala o da Türk futbolu için bir sol bek alternatifi olabilirdi. Sürati, yeteneği var. Bu karışıma biraz da “akıl” katılsaydı, Fenerbahçe belki de şu anda ulusal takıma iki uluslararası bek veriyor olabilirdi.
HAFTANIN GOLÜ
MANCHESTER United’lı Martial’in Newcastle’a attığı beraberlik golü, tribünleri ayağa kaldırırken, kulübün CEO’su Ed Woodward’u yerine oturtmuş. Zira devre arasında satılmak istenen Martial, bu golle 25’inci sayısına ulaşınca kontrat gereği Monaco’ya ekstra bir 7,7 milyon pound daha ödenecekmiş.
HAFTANIN SÖZÜ
“BİR dokunuş... Maksimum iki... Kimse topu alıp 3-4 kez oynasın istemiyorum. En büyük amacım topu seri bir şekilde çevirmek, bir kişinin keyfi olarak oynaması değil. Bugün bunu gayet iyi yaptık ama daha iyisini başarabiliriz” (Maurizio Sarri, Chelsea’deki dönüşümü açıklarken.
DYZUBA'YI STOPER DEĞİL ÖN LİBERO SAVUNUR