Böyle milli takıma, böyle kaptan
Şans eseri kurtulduk büyük bir kazadan. Arabamdan indim, söz konusu aracın şoför mahallindeki yaşlı adama bir yumruk salladım. Araya girenler engel olduğu için tam da isabet ettiremedim yumruğu. Adama hak ettiği...
Şans eseri kurtulduk büyük bir kazadan. Arabamdan indim, söz konusu aracın şoför mahallindeki yaşlı adama bir yumruk salladım. Araya girenler engel olduğu için tam da isabet ettiremedim yumruğu. Adama hak ettiği küfürleri edip, kuş gibi hafifleyip döndüm arabama. Sonradan öğrendim ki, yumruk salladığım yaşlı adam, Arda Turan’ın 60 küsür yaşındaki babasıymış. Olsun. Bunlar gibi 3-5 tane var trafikte zaten. Bir daha karşılaşayım, bir daha yaparım aynısını...
KAYBEDİLEN AN
- Sonra Arda aradı beni. Sporcu-gazeteci saygısı çerçevesinde hukukumuz var on yıllık. “Abi” dedi. “İster sen haklı ol, ister babam olsun. Bunun bir önemi yok. Ama Allah aşkına, baban yaşında adama yumruk sallamaktan utanmadın mı?”
Kem küm ettim Arda’ya. Ama utanmaz mıyım, çok utandım tabii. Yerin dibine girdim. Hâlâ utanabiliyorum neyse ki. Bir insan parasını pulunu, işini gücünü, eşin dostunu her şeyini kaybedebilir. Hiçbir şeysiz ve hiç kimsesiz kalabilir bazen. Ama bir insanın esas kaybettiği an, utanma duygusunu kaybettiği andır bence. Neyse ki utanabiliyordum hâlâ. Özür diledim Arda kardeşimden. Değerli babası Adnan Bey’i de aradım, bin bir özürle aldım gönlünü. Ne de olsa eski toprak. Şeker adam, çok kızdıysa da dayanamadı affetti beni...
FUTBOLUN ÖZETİ
- Yukarıdaki öykü hayali. Adnan Bey’e saygım sonsuz. Böyle bir hikâye hiçbir zaman yaşanmadı, yaşanmayacak. Aynen, milli takım uçağında 30’luk Arda’yla 60’lık Bilal Meşe arasındaki hadisenin yaşanmaması gerektiği gibi. Aynen geçmişte Emre’nin basın tribününe hareket yapmaması, Volkan Demirel’in Vedat Danacı’yı evinden aldırmakla tehdit etmemesi, Gökhan Töre’nin silah çekmemesi, Başakşehirlilerin muhabir dövmemesi gerektiği gibi.