Toni Kroos “Arsene Löw”ü ipten aldı...
İsveç, Meksika ve Güney Kore teknik adamlarına turnuva öncesi ulaşsanız ve “Almanya’dan hangi oyuncunun kadro harici kalmasını istersiniz” deseniz, bence ilk tercihleri Sane olurdu...ALMANYA’nın ilk 2 maçta...
İsveç, Meksika ve Güney Kore teknik adamlarına turnuva öncesi ulaşsanız ve “Almanya’dan hangi oyuncunun kadro harici kalmasını istersiniz” deseniz, bence ilk tercihleri Sane olurdu...
ALMANYA’nın ilk 2 maçta yaşadığı sıkıntılar, Löw’ün tercihleriyle ilişkili... Belki de en yetenekli Alman futbolcu Sane, turnuvayı evinden izliyor. Goretzka’nın, ilk maçta Kroos ve Khedira’nın arkasında olması anlaşılabilir. Ama ikinci maçta onun değil Rudy’nin başlaması enteresan. Ve bir başka önemli tercih de, tek kale oynanacağı belli olan bir maçta, ustalığı topu çerçeveye dürtmek olan Gomez’i değil, driplingçi Werner’i en uçta kullanmak...
Löw sanki bir Wenger’leşme sürecinde. Başarı yalnızlaştırıyor. Yalnızlık, müzakereye kapatıyor. Kroos bir frikikle hocasını ipten aldı; ama ilerleyen turlarda başarı için, Löw, taptığı bazı doğruları gözden geçirmeli.
Dün Moskova’daysa Belçika’nın karşısında zayıf bir rakip vardı doğrusu: Geriden pasla çıkmaya çalışan, başaramayan ve İngiltere önündeki sertliğinden çok uzak bir Tunus... Martinez’in elindeyse belki de kupanın en elastiki kadrosu var. Ama onun 3-4-2-1 tercihi bence birkaç sebeple verimlilikten uzak:
1- Verthonghen-Alderweireld ikilisinin yanına Boyata’yı eklemek gereksiz. Orada kullanılan bir ekstra stoper yüzünden Dembele (veya Fellaini) kenarda oturuyor.
2- Bu sebeple De Bruyne de merkezde görev yapıyor ve kaleye çok uzak kalıyor.
Elbette bu verimsizlikler, Panama ve Tunus önünde soruna yol açmadı. Ancak her takım çıkarken bu kadar top kaybetmeyecek, her takım sağda Meunier-Mertens-Lukaku-Hazard’ın hepsinin buluşmasına ve rahatlıkla üretmelerine izin vermeyecek. Belçika’nın bence maksimumu bu değil.