Ahali Trump’ı yuhalayıp peçete attı!..
Yıl 1967…Yılmaz Güney’in “İnce Cumali” filmi vizyona giriyordu. Beyoğlu’nda bir sinemada filmin galası vardı… Salon hınca hınç doluydu. Filmde rol alan sanatçılar sırayla sahneye...
Yıl 1967…
Yılmaz Güney’in “İnce Cumali” filmi vizyona giriyordu. Beyoğlu’nda bir sinemada filmin galası vardı… Salon hınca hınç doluydu. Filmde rol alan sanatçılar sırayla sahneye çıkıyor, sinema salonu alkıştan yıkılıyordu… Sıra siyah-beyaz yılların “en kötü” adamı, ince Cumali’de gaddar köy ağasını canlandıran Erol Taş’a gelmişti. Bu iyi kalpli, mangal gibi yüreğe sahip, yoksulların “abisi” sahneye çıktığı an önce “yuuuh” haykırışları duyuldu, ardından sahneye taş ve şişe yağmaya başladı… Kafası yarılan, üstü başı kan içinde kalan koca adam, sahneden gururla bağırdı:
-Atın, atın, bana taş değil ekmek atıyorsunuz!..
Salonda önce bir sessizlik oldu, ardından da büyük bir alkış koptu; seyirci daldığı rüya aleminden uyanmıştı!.. Üstelik bu, Erol Taş’ın başına ilk kez gelmiyordu; zalim bir Rus generali oynadığı filmden çıkan seyirciler, Cankurtaran’daki kahvehanesini basıp, onu linç etmeye bile kalkmışlardı!..
-Halkımızın bir bölümü rüya ile gerçeği hiç ayırt edemedi, ne yazık ki!..
Mesela Kurtlar Vadisi dizisinde kabadayı rolünü oynayan Oktay Kaynarca senaryo gereği ölünce ardından gıyabi cenaze namazları kılınmış, ağıtlar yakılmıştı!..
Gülmeyin, bu bir şey mi; Muhteşem Yüzyıl dizisinde de Kanuni, öz oğlu, Veliaht Şehzade Mustafa’yı boğdurunca bu ahali şoka girmiş, feryadı figan cenaze namazına durmuştu.. Ahaliden biri de suç duyurusunda bulunmuştu…
-Mustafa’nın ölümünden yaklaşık 500 yıl sonra!..
Örneğin, İtalya Abdullah Öcalan’a kucak açtığında, yolun ortasında İtalyan malı ceketini, gömleğini yakan, İtalyan kravatını makasla kesen yurdum insanı manza...