Atatürk Orman Çiftliği deniz yemeyen domuz!..
Yıl 1925, Cumhuriyetin henüz ikinci yılı… Ankara, Falih Rıfkı Atay’ın ölümsüz eseri “Çankaya”da anlattığı gibi, tozlu yolları, kerpiç evleri ile bir bozkır kasabası… O...
Yıl 1925, Cumhuriyetin henüz ikinci yılı…
Ankara, Falih Rıfkı Atay’ın ölümsüz eseri “Çankaya”da anlattığı gibi, tozlu yolları, kerpiç evleri ile bir bozkır kasabası… O yıllar ise başta Mustafa Kemal olmak üzere Aydınlanma devrimcilerinin yeni Türkiye’yi “Muasır Medeniyet” seviyesine çıkmak için geceli gündüzlü çalıştığı zamanlar…
Gazi Paşa biliyor ki, siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik başarılarla desteklenmedikçe kazanılan zaferler payidar yani kalıcı olamaz!.. Paşa’nın ilk amaçlarından biri “Ot bitmez” denilen Ankara’yı, yeşillere bürünmüş, tarım yapılabilen, hayranlık uyandıran, baş döndürücü bir başkent haline getirmekti!..
Bu nedenle yerli, yabancı birçok tarım uzmanını köşke davet edip, Ankara’nın yanıbaşında büyük bir çiftlik kurmak istediğini, bunun için yer bulunmasını istedi… Uzmanlar pek kaygılanmıştı; heyette yer alanlardan biri aynen şöyle diyordu:
– Çiftlik yeri için uzun boylu dolaşmaya, yer aramaya lüzum görmemiştik. Sebep basitti; kıraç bir bozkırın ortasında bir ortaçağ şehri… Ağaç yok, su yok, hiçbir şey yok!..
Yine de “emir demiri keser” misali, araştırmalarına devam ettiler ve bugünkü çiftlik yerini de incelediler. Tarım Bakanlığı uzmanlarından Schmit, tabiatın hiç de cömert davranmadığı bu yer için şöyle diyordu:
– Bu öyle bir teşebbüstür ki, bu elverişsiz koşullarda ya sabır tükenir ya da para!..
Tetkiklerini bitiren uzmanlar, sonucu Büyük Devrimci’ye arz ettiklerinde, Gazi Paşa eliyle o araziyi göstererek “Burayı gezdiniz mi” diye sordu, şu yanıtı aldı:
– Çiftlik kurulması için gerekli vasıfların hiç birini taşımıyor. Bataklık, çorak ve fakir!..
Mustafa Kemal gülümsedi ve şu karşılığı v...