Bir ülke bir millet nasıl cemaatleşir ve köleleşir?!.
Yıl 1936… Denizli’nin Acıpayam İlçesi’nde görevli bir grup öğretmen havanın güzelliğinden faydalanıp pikniğe gittiler…
Şahane doğanın kucağında eğlenirlerken keçilerini otlatan küçük bir çobanla karşılaştılar; yanlarına davet edip çay ikram ettiler, ismini sordular. Küçük çoban ürkek bir sesle yanıt verdi:
–Hüseyin…
Öğretmenlerden biri yanındaki gazeteyi uzatıp “Okuma yazma biliyor musun, bunu okuyabilir misin?” diye sordu.. O tarihlerde okuma yazma bilenlerin sayısı o kadar azdı ki, okuma öğrenenlerin diplomaları bizzat valiler tarafından imzalanmaktaydı!.. Küçük Hüseyin okuma bilmediği için gazeteyi almayı kabul etmeyince öğretmen bu kez yaşını ve neden okula gitmediğini sordu.. Yanıt hazindi:
–Yaşım 12… 3 yaşında annemi, geçen yıl da babamı kaybettim!..
Talihsiz çocuğun aslında çok zeki olduğunu fark eden öğretmenler mutlaka okumasını tembihlediler… Hüseyin, öğretmenlerin verdiği desteğin yarattığı heyecanla Denizli’de parasız yatılı okuluna kaydoldu..