Devrimin Adı: 68
Bedri Baykam, telefonda hiçbir itirazı kabul etmeyecek bir tonla konuşuyordu:-Ayıp be birader, “68 Devrimi Sergisi” açılalı kaç zaman oldu, ilk önce gelmesi gereken sen hâlâ yoksun!..Utandım gerçekten; bir...
Bedri Baykam, telefonda hiçbir itirazı kabul etmeyecek bir tonla konuşuyordu:
-Ayıp be birader, “68 Devrimi Sergisi” açılalı kaç zaman oldu, ilk önce gelmesi gereken sen hâlâ yoksun!..
Utandım gerçekten; bir yandan seçimler, bir yandan son zamanlarda içine hapsolduğum rehavet nedeniyle hiçbir yere gitmiyordum… O gün koşa koşa Piramit Sanat’a gittim ve orada adeta 68 devrimini yaşadım!.. Müthiş bir görsellik, şiir tadında tablolar, Deniz’in babasına, arkadaşlarına yazdığı mektuplar, Mahir’in, Yusuf’un, Hüseyin’in, İbrahim Kaypakkaya’nın, ölümsüz resimleri, Che’nin hiç bitmeyen, bitmeyecek gülümsemesi… Ve hiç ama hiç dinmeyecek bir kalp sızısı…
Bedri’ye tüm kalbimle teşekkür edip, Piramit Sanat’ın “İç Manzaralar Dergisi” nde 50. yıl için kaleme aldığım yazımı kullanma izni istedim. İşte o yazım…
Biz 68’i çok sevdik!.. Dünya, emperyalizmin ikinci büyük bunalımından ve 65 milyon insanın can verdiği kanlı paylaşım savaşından çıktığında yıl 1945’ti..
İnsanlık, büyük kabus bitti diye sevinirken Yalta’da dünyanın paylaşıldığından haberi yoktu!.. Kısa bir süre sonra dünyanın ABD önderliğinde “Hür Dünya”, Sovyetler Birliği önderliğinde ise “Varşova Paktı”, Churchill’in taktığı sıfatla “Demir Perde Ülkeleri” olarak ayrıldığını öğrenecekti…