Lüpletme ekonomisi!..
Biliyorsunuz son zamanların en gözde tartışmalarından biri şu “keriz”, pardon “kriz” meselesi… Bazı utanmazlar da korkudan “sıkıntı” sözcüğünü yeğliyor tabii!.. AKP’li...
Biliyorsunuz son zamanların en gözde tartışmalarından biri şu “keriz”, pardon “kriz” meselesi… Bazı utanmazlar da korkudan “sıkıntı” sözcüğünü yeğliyor tabii!..
AKP’li Cumhurbaşkanı zaten baştan kestirip attı; durumu kendi tabanına tüm açıklığıyla izah etti:
-Aman sakın kanmayın, kriz mıriz yok, hepsi manipülasyon!..
Bol, bol alkış da aldı… Ancak sokaktaki yurttaş, bilgisayar başındaki gazeteci, namuslu ve bilgili ekonomist bu şahane açıklamadan hiçbir şey anlamadı; hatta birbirinden habersiz, hepsi de eminim şöyle düşündü:
-Madem kriz, mıriz yok peki o zaman bizi kim dövüyor?!.
E, haklılar tabii, domates cumhurbaşkanını dinlemiyor, “caaart” diye 7 liraya çıkıveriyor, soğan patates laftan anlamıyor, ekmek desen simidi sollamış finale doğru koşuyor…
Diğer taraftan her gün piyasa şartlarına, doların iniş çıkışına, dış güçlerin hain tasarılarına endekslenmiş vaziyette sürekli fakirleşiyoruz!.. Eee, iktidarın 17 yıllık sahipleri her Tanrı’nın günü, her saat başı, her ekranda ne kadar başarılı olduklarını anlatırken, kıçımızda donumuza kadar inen bu yoksulluğun sorumlusu kim?..
İşte ben de size bugün bunu anlatacağım; daha doğrusu ufkumu açan bir kitaptan, dudağınızı uçuklatacak bilgiler aktaracağım. Kitabın adı çok ilginç:
-Kayırma ekonomisi!..
Yazarı, tanıdığım, bildiğim, dürüst dik duruşlu bir genç akademisyen, Esra Çeviker Gürakar… Kayırma ne demek biliyorsunuz; ekonomideki karşılığı “Klientalizm” ama biz sokak diline bakalım; adam kayırma var, şirket kayırma var, var oğlu var. Ekonominin amiyane dilinde ise çok basit bir karşılığı var:
-Kolaylık sağlamak, iltimas, zenginleştirme!..
Tabii, karşılığını alarak.. Diğer bir deyişle “al gülüm, ver gülüm” ekonomisi ya da başlıkta dediğim gibi:
-Lüpletme...