Bir savaş lobisi var, bir kan lobisi…
Barış sinsice yürütüldüğü için “Barış”ın yürüyüşü de yasak. Fakat HDP, özellikle Demirtaş şöyle de düşünmeli: Barış...
Barış sinsice yürütüldüğü için “Barış”ın yürüyüşü de yasak.
Fakat HDP, özellikle Demirtaş şöyle de düşünmeli:
Barış çağrısının tek muhatabı olamaz!
HDP’nin, milyonlarca oyu da alarak yarattığı siyasi (mücadele) ve umut yolunu sürekli gölgelemiş, HDP’ye “Çocuk ve çocukluk hastalığı” muamelesi de yapmış bir “örgüt yönetimi” var.
Ki bunun adı da “militer vesayet”tir!
***
Burada AKP’nin, özellikle “lideri”nin barış ve çözüm süreci üzerine vaatlerini ve şimdi onları nasıl yokmuş saydıklarını sıralıyoruz.
Elbette en büyük sorumluluk, en büyük vaadi verenlerin, en büyük imkânlara sahip olanların, ülkeyi yıllardır yönetenlerindir.
Ama HDP’nin de kendi vaatlerine dair sorumluluğu var.
Çünkü özellikle seçim öncesi, AKP “Savaş partisi” olmak için zırhlılar kuşanırken, HDP “Barış partisi” olarak meydanlardaydı.
Demirtaş; “Silahla beslenerek oy toplayan kim varsa Allah bin belasını versin”den,“Asker de PKK’lı da kardeşimizdir. Birbirlerini öldürmelerine izin vermeyeceğiz. Bu ülkede artık kan dökülmesine izin vermeyeceğiz”e kadar “kesin” vaatlerde bulundu.
Temenni değil, vaat!