Hem geçmiş olsun, hem gelecek olsun!
Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutukluğundaki “hak ihlali” kararı, “bedel”in nasıl bir haksızlık olduğunun hukuki ilanında bir başlangıç. Haberin, yazının...
Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutukluğundaki “hak ihlali” kararı, “bedel”in nasıl bir haksızlık olduğunun hukuki ilanında bir başlangıç.
Haberin, yazının, eleştirinin, düşünce ifadesinin “bedel ödeyecekler”muamelesine tabi tutulmasında, umarım “bedelli düşünce ve haber” açısından sonun başlangıcına, ceberut hukuk yorumlarının tasfiyesine işaret eder.
Geçmiş olsun, desek; tabii ki geçmedi, kolay geçmeyecek. O zaman “gelecek olsun!”
Darısı, çoluk çocuk, sivil-asker, şöhretli-şöhretsiz tüm “bedel mahkumları”nın başına!
Tabii “görünmeyenler”in de! Çünkü bir de “kimsesizler” vardır hep! “Özgürlükleri savunanlar” bile onları zor görür.
***
Anayasa Mahkemesi demeye getiriyor ki:
“Bu gazeteciler gazetecilik yaptı. Ancak tutuklanmayla kişi özgürlükleri ile ifade ve basın özgürlüğü ihlal edildi.”