Onlar sizin çocuklarınız mı!
Her taraftan “ölü hikayeler”i fışkırıyor yurdumun. Sıvasız hanelerinde zerre kıymet verilmemiş gencecik çocuklar, genç babalar, bayrağa sarılmış tabutlarının yanına...
Her taraftan “ölü hikayeler”i fışkırıyor yurdumun.
Sıvasız hanelerinde zerre kıymet verilmemiş gencecik çocuklar, genç babalar, bayrağa sarılmış tabutlarının yanına bırakıyorlar hikayelerini.
Neredeyse hiç göremediği kızının üniversite yoluyla gurur duyan baba.
Savaştan nefret eden er.
Annenin cevapsız telefonu.
Bir şilteyle bir vantilatöre sığınmış bir hayatı veren polis.
Ve kayıp hikayeleri zaten “devlet düşmanı” sayılan “ötekiler.”
Yıkık haneler, ilçelerden delik deşik viraneler.
***
Bu çıldırmayı, elbette derin, kadim tarihimize, inkârlarımıza, kimliklerimize yapışıp kalmış ezberlerimize borçluyuz.
Ama bu tarihi deliliğin son perdesini, ne tuhaf değil mi, bir seçime borçluyuz!