Paydos!
Merhaba... Kimine göre gecikmiş, kimine göre erken bir duyurum olacak: Bugüne kadar yaptığım şekilde “köşe yazarlığı”nı bıraktım. (Gazetecilik elbet bırakılacak bir şey değil....
Merhaba...
Kimine göre gecikmiş, kimine göre erken bir duyurum olacak:
Bugüne kadar yaptığım şekilde “köşe yazarlığı”nı bıraktım.
(Gazetecilik elbet bırakılacak bir şey değil. İçine doğduğum için, hiç değilse kıyısında ölürüm muhtemelen!)
Sebep: Benim sağlık sorunlarım, medyanın sağlık sorunları, ülkenin sağlık sorunları.
Artık hangi sıralamaya itibar ederseniz!
Bundan sonra “başka şeyler” yaparım.
İnsanların evlatlarını yitirdiği, kadınların, işçilerin, askerlerin, sivillerin, polislerin, gençlerin, çocukların can verdiği...
Yüz binlerce insanın işsizliğe, en kötüsü umutsuzluğa mahkûm olduğu...
Gazetecilerin, yazanın, çizenin hedef alındığı, mahpus edildiği...
İnsanların hayatıyla, haysiyetiyle, hakikatiyle oynandığı bir dünyada, bizim sıradan dertlerin lafı bile olmaz.
Elbette yazmadıklarım, yapmadıklarım da olmuştur ama severek, insanları sayarak, özellikle sessizlerin sesini duyurmaya çalışarak yazı yazmayı önemsedim...
Dipsiz Kuyu’da efendilerin değil, onların sesinin, nefesinin, bazen son nefesinin yer almasını “gazeteciliğin normali ve gereği” saydım...
Buna rağmen, kendi “sıralı amirleri”ne hayatta asla iki çift laf edememiş kimi dıngıl “Şunu da yazsana bunu da yazsana” diye sallayabildi ya...
Bak evladım, artık yazmıyorum! Bi huzur bul, rahat ol Kamil!
Bazı “iç” arşiv örnekleriyle hiç olmazsa kendi rahatsızlığımı biraz rahatlatayım: