Sayın Yılmaz Yanılmaz’a saygılarımla…
Zaman içinde insanın belli görüşleri değişir; özellikle bilgileri yenilenmişse. Bir de fikirden ziyade küfür olan şeyler var. Eleştiriden ötesi; yani yerin dibine batırmışsın mesela. Ve bu birden sonsuz...
Zaman içinde insanın belli görüşleri değişir; özellikle bilgileri yenilenmişse.
Bir de fikirden ziyade küfür olan şeyler var.
Eleştiriden ötesi; yani yerin dibine batırmışsın mesela.
Ve bu birden sonsuz övgüyle yer değiştiriyor.
Yahut tam tersi!
***
Diyeceğim ki, Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu, İhsan Özkes gibi beyefendilerin, dün bırakın eleştiriyi, neredeyse yerin dibine batırdıklarına biat kuyruğuna girmeleri nasıl izah edilebilir?
Nafile soru olmalı.
Çünkü bir izahı olsa, kendileri ederdi.
Derlerdi ki, ben yıllarca, neyse aylarca filan, yanılmışım…
Öyle değil, böyleymiş.
Kara değil, akmış.
Yanılmışım.
Fena çuvallamışım.
Çok özür dilerim.
Başta kendilerinden; sonra da yanılttığımız herkesten. Mesela, kurduğumuz, başında bulunduğumuz, katıldığımız partilerden.
Bize üç ya da beş, geçmişte tam da o yüzden oy verenlerden.
Yerin dibine sokmaya çalıştığımız Sayın Cumhurbaşkanı’nı sevenlerden, AKP’ye oy verenlerden.
Bilhassa eşimden, çocuklarımdan.
Ne bileyim, insan zaten çok utanır, sıkılır; kendisi yerin dibine girer.
Ulan bunca laf ettik adama, ne ayıp, ne utanç, der.
Ulan bunca insanı yanılttık, ne ayıp, ne utanç, der.
Japon değilse harakiri yapması şart değildir.
Kakarakikiri yapması da şart değildir.
Bu kadar yanılmak, yanıltmak, yalan söylemiş olmak çok ayıptır.
Bak, çok günahtır.
Öyle evinde kendi halindeki Yılmaz Yanılmaz Amca gibi TV’ye bakarken söylendiklerinden, “kave”de uluorta konuştuklarından ibaret değil ki.
O laflar, kanaatler, beyanlar üzerine siyaset yapmış, liderliğe neyin soyunmuşsun.
Millet huzuruna çıkmış, oy istemişsin.