Silvan’da saldırıya uğramak!
Ünlü bir gazeteci-yazar “İstanbul’da Nişantaşı’nda böyleyse Diyarbakır’a bakmaya gerek yok” demiş, “evin önünde saldırı” için. Gazetecilik dünyasında beni...
Ünlü bir gazeteci-yazar “İstanbul’da Nişantaşı’nda böyleyse Diyarbakır’a bakmaya gerek yok” demiş, “evin önünde saldırı” için.
Gazetecilik dünyasında beni en çok şaşırtan şeylerden biri budur.
Neden ikisine de bakmayalım ki!
***
Elbette her “saldırı” vahimdir.
Elbette yanan her can, 8 yaşındaki Bismilli Elif de, Yasin Börü de, Cizre’de cenazeleri buzdolabında tutulanlar da, binbaşı da gencecik er de, ünlü gazeteci de şöhretsiz olan da, hepsi hepsi kıymetli.
Fakat “evinin önünde saldırı”nın pek üstünde durulmayan bir türünü, yine-yeniden anlatayım; Diyarbakır’a, Silvan’a bakarak.
***
Gazeteci Yaşar Parlak, 11 yıl kadar önce “Şehitler Şehri Silvan” kitabını yayınladı.
Yasaklanan kitap sadece 1991-1999 arasında Silvan’da çoğunluğu faili meçhul ve çoğu Jitem, Hizbullah eseri 250 cinayet işlendiğini, 13 kişinin kaybedildiğini yazıyordu.
İlk baskıdan kısa süre sonra, 18 Ağustos 2004’te Gazeteci Parlak cami avlusunda ensesine tek kurşunla öldürüldü.
O da Milliyet’te, Hürriyet’te, Cumhuriyet’te çalışmıştı bir dönem.
Babasının gazetesinde 9 yaşında mesleğe adım atmış olan oğlu Ferhat 10 yıl sonra ikinci baskıyı çıkardı.
***
“Çözüm süreci” herhalde Silvan’a da nefes vermişti. Ama örgütün ve devletin silahları nefesi pek sevemiyor olmalı!