CHP: Kendi geleneğinin gerisinde kalmak

‘CHP kurultaylar partisidir’ diye bir söz vardır ama artık bu partinin kurultaylarının siyasi hayatta yankılarının azaldığı bir sürecin yaşandığını gözlemlemek zor değildir....

‘CHP kurultaylar partisidir’ diye bir söz vardır ama artık bu partinin kurultaylarının siyasi hayatta yankılarının azaldığı bir sürecin yaşandığını gözlemlemek zor değildir. Kurultayların giderek önemini kaybetmesi, bırakınız toplumsal bir beklenti oluşturmasını, partililerde heyecan bile yaratmamıştır ki bu durum Türkiye’nin muhalefet sorununun derinleşmesini göstermesi bakımından önemlidir.

CHP’nin hafta sonu yaptığı 35. Kurultay bir gerçeği daha ortaya koymuş bulunuyor. Bu partinin lideri bu olağan kongrede, siyaset yapmak için en geniş zemin olan kurultayında ortaya koyacak hiçbir şey bulamamış olmanın çaresizliğini, artık alışkanlık haline getirdikleri AK Parti’ye çatma, bununla da yetinmeyip Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret dolu ifadelerle saldıran seviyesiz bir dil kullanmaya kadar götürdü.
‘Kem söz sahibine aittir’ deyimini hatırlatarak, böyle bir üslubun muhatap alınmaması gerektiğini belirtmek isterim. Üzerinde asıl durulması gereken husus, bunca sorunu olan CHP’nin nasıl olup da kendi geleneğinin dahi arkasında kalan, böyle geri bir zihniyete saplanıp kalmış olduğudur.

Muhalefet ihtiyaçtır

CHP ile ilgili konular ele alınırken, Türk siyasi hayatının eksik boyutu olan muhalefet meselesinin mutlaka üzerinde durulması gerekir. “Demokratik bir siyasal düzende, iktidar partilerinin beslendiği kaynaklar önemlidir. Bunlardan biri, o partilerin ideolojisi, toplumsal olarak temsil ettiği gruplarla kurduğu bağların niteliği, sivil toplumla ilişkileri, seçim beyannameleri, hükümet programları ve elbette hükümetlerin icraatları, çalışmalarıdır.”
Bunların varlığı mühimdir fakat eğer muhalefet partilerinin denetimi cılızsa, eleştirel tavır geliştiremiyorsa, dahası alternatif siyaset üretimi üzerinden sivil toplumla, medyayla kurduğu ilişki kamuoyu yaratma gücü taşımıyorsa, burada hem demokrasi zayıflar, hem de iktidar partileri beslenme kaynaklarından birinden mahrum hale gelir. Demokrasinin dinamizminin, iktidarın muhalefetle rekabet ederek, siyasal mücadelenin bu rekabet sürecinde yeni siyaset üretilmesine imkân sağlamasından geldiğini görmek gerekir.
“Demokrasilerde muhalefet iktidarın düşmanı olarak değil, sistem içinde birlikte var olan, biri diğerinin varlığından güç alan rakipler olarak tanımlanırlar.” Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin eksik tarafı, muhalefet sorunu olarak ortaya çıkmaktadır ki bunun AK Parti açısından da önemli bir mesele olduğunun üzerinde düşünmek durumundayız. Unutmayalım ki, muhalefeti olmayan iktidarların, siyaset alanı daralma riski taşır, orada demokratik çoğulculuğu üretecek siyasal aktörlerin, öznelerin mevcudiyeti sorunu yaşanır.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Veda zamanı 26 Nisan 2021 | 702 Okunma Yarın ayın kaçı? 22 Nisan 2021 | 466 Okunma Sistem değişti de ne oldu! 19 Nisan 2021 | 228 Okunma Reel sektörün dinamizmine uygun para politikası 15 Nisan 2021 | 107 Okunma Karadeniz barışı 12 Nisan 2021 | 134 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar