Lozan neyin nesidir?
Tarihsel meseleleri gündelik politik tartışmaların içinde anlamaya çalışmak çoğu zaman sağlıklı netice vermez. Çünkü tarihi verilerin, belgelerin çok farklı bir şekilde okunabildiğini...
Tarihsel meseleleri gündelik politik tartışmaların içinde anlamaya çalışmak çoğu zaman sağlıklı netice vermez. Çünkü tarihi verilerin, belgelerin çok farklı bir şekilde okunabildiğini, okunduğunu gösteren birçok örnek bulunmaktadır. Tarihçilerin önemli bir kısmının, tarihi belgelerden ibaret bir şey olarak görmeleri eksiktir ve çoğu kere yanlışa götürür. “Üstelik bunun objektif bir yaklaşım zannedilerek sürdürülmesi ise belgelerin dahi öneminin kaybolmasına yol açmakta hatta ‘sübjektif bir tarih imal edilmesinin’ kapısını açmaktadır.” Liderleri, devlet adamlarını tarihin merkezine taşıyıp, ele alınan bütün olayları şahısların etrafında anlatan bu tür tarihçiliğinin nasıl bir çıkmaz içinde olduğunu söylemeye dahi lüzum yoktur.
Bu bakımdan tarihi belgelerin de bir metodolojiye dayanarak incelenmesi, ele alınması gerektiğini sıkça vurgulamaya çalışıyorum. Bizim tarihçilerin azımsanmayacak kısmının meseleye belge toplayıcılığı çerçevesinden bakmalarının meydana getirdiği sorunların başında, tarihi olanın toplumsal boyutunun görülememiş olması gelmektedir.
Neyi kazandık neyi kaybettik?
Tarihle ilgili tartışmalarda, tarihi olanın aktüel ya da güncel olanın tarihe taşınmasında da bazı sorunlara sebep olduğu görülmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Lozan’la ilgili söyledikleri o eski tartışmayı yani ‘Lozan zafer mi, hezimet mi?’ tartışmasının yeniden alevlenmesine sebep olmuş görünüyor.