Sistem değişimi veya bütün iktidar halka!
Sistem değişimi ile ilgili tartışmalar sadece uzamakla kalmıyor, gidip Cumhuriyetin kuruluş meselesine hatta Atatürk’e kadar ulaşıyor. Mustafa Kemal Paşa’nın fiilen başkan olup olmadığı konuşulup...
Sistem değişimi ile ilgili tartışmalar sadece uzamakla kalmıyor, gidip Cumhuriyetin kuruluş meselesine hatta Atatürk’e kadar ulaşıyor. Mustafa Kemal Paşa’nın fiilen başkan olup olmadığı konuşulup, şimdi yapılmak istenen değişikliğin buna benzeyip benzemediği üzerine yorumlar sürüp gidiyor.
Baştan belirlemek gerekir ki, Türkiye Devleti İmparatorluktan Cumhuriyete geçerek rejim değiştirmiştir fakat demokrasiye geçiş oldukça uzun sürmüştür. 1920’de kurulan Büyük Meclis’in ilk anayasası olan 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu kuvvetler birliğine dayanan bir yapıya sahiptir ve bu anlayışla Meclis hükümeti kurulmuştur. Cumhuriyet’in ilanından sonra 1924 Anayasası ile de kuvvetler ayrımına geçildiği söylenemez, bununla beraber İmparatorluğun son döneminde olduğu gibi Cumhuriyetin otoriterleşme sürecine yönelmesine hatta diyebiliriz ki tek parti yönetimine geçilmesine kadar sistem çok partililiğe açıktır.
Otoriter cumhuriyetten demokrasiye
Cumhuriyetin ilk yıllarında bile başta komünist ve sosyalist partiler olmak üzere birçok parti bulunmaktadır, öyle ki Atatürk bir resmi ‘Komünist Parti’ dahi kurdurmuştur. İlginçtir, resmi olarak tek parti düzeni kurulana kadar sistem ne tam anlamıyla parlamenter ne de başkanlık sistemi denilecek bir yapıya sahip olmadığı halde demokrasiye, çok partililiğe açıktır. “Kısaca denilebilir ki, bizde sistem Meclis hükümetlerinden tek parti otoriterizmine, oradan demokrasiye geçişle birlikte parlamentarizme doğru evrildikten sonra, şimdi de başkanlık sistemine doğru bir değişim geçirmektedir. Burada benim üzerine basarak vurguladığım husus ise, 27 Mayıs müdahalesiyle sistem şeklen parlamenter görünmesine rağmen, militarizmin iktidarının yükselip, Meclis’i etkisiz kılacak şekilde bastırmış olmasıdır.”