Suriye hesapları
Ankara’nın Suriye politikası temelden değişti. Her ne kadar hâlâ Esad rejimine karşı olsak da ve Suriyeli muhalifleri desteklesek de... Arkadaki asıl hedef, kuzey Suriye’de YPG/PKK ile mücadele. Rusya, İran ve ABD dahil...
Ankara’nın Suriye politikası temelden değişti. Her ne kadar hâlâ Esad rejimine karşı olsak da ve Suriyeli muhalifleri desteklesek de... Arkadaki asıl hedef, kuzey Suriye’de YPG/PKK ile mücadele. Rusya, İran ve ABD dahil diğer tüm aktörlerle ilişkilerimizi de işte bu belirliyor. Yani bu güçlerin YPG’ye karşı tavırları, onlarla ilişkimizi şekillendiriyor.
Esad-YPG ilişkisi
Malum; Suriye savaşının en başından beri Ankara “Esad gitsin” diyor. Bu stratejinin ardında ise asıl olarak Sünni muhalif grupların sisteme dahil edilmesi isteği vardı. Başlarda ABD başta olmak üzere Batı dünyası ve Körfez ülkeleri de bu grupları destekliyordu.
Ne var ki sonra rejim İran’ın ve asıl Rusya’nın desteği sayesinde yavaş yavaş topraklarını DAEŞ’ten ve muhaliflerden geri aldı. Şimdi ülkenin yüzde 25’ine tekabül eden kuzeydoğudaki YPG oluşumu dışında neredeyse tamamen kontrolü sağladı. Hatta evvelki gün ülkede 7 yıl sonra ilk kez yerel seçim yapıldı. Hürriyet’in geçen hafta ulaştığı habere göre de Washington’ın Cenevre’de sunduğu siyasi çözüm belgesinde Esad’lı geçiş öne sürülüyor.
***
Ama zaten Ankara için artık asıl dert Esad değil. Asıl mesele, sınırlarımız boyunca oluşmakta olan terör koridoru. Esad karşıtlığının sürmesi de rejime YPG konusunda güvenilmemesinden. Zira Esad’ın bu örgütle nasıl bir ilişkisi olduğu, nasıl bir çözüm müzakere edeceği hâlâ belirsiz. Dolayısıyla, rejimle diyalog kurmanın şu noktada bir getirisinin olmadığı hesabı yapılıyor.
Bununla birlikte, yarın öbür gün rejim YPG’ye karşı iş birliği yapma iradesi gösterirse, bu ilişkilere de yansıyacaktır. Peki, Şam’ın Türkiye-Rusya’nın imzaladığı İdlib mutabakatını “olumlu” karşıladığını açıklaması, böylelikle TSK’nın kendi topraklarındaki varlığını bir süreliğine onaylamış olması bu ihtimale işaret ediyor mu? Zamanla göreceğiz...
Muhalifler ve büyük güçler
Aynı şekilde, Suriyeli muhaliflere verilen destek de asıl olarak YPG’ye karşı işlev görmeleri için. Ankara nasıl Afrin ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla YPG’yi Fırat’ın batısından temizlediyse, şimdi de İdlib’de gözlem noktalarını güçlendiriyor. Çünkü hem buradaki TSK varlığını, hem muhalif grupları kuzey Suriye’de YPG’ye karşı eli kolu gibi görüyor.
Ancak bu sadece kısa vadeli bir strateji. Şöyle ki: Rusya bugün Türkiye ile iş birliği yaparak hem Suriyeli muhalifleri Türkiye sayesinde kontrol altında tutuyor, hem Suriye’deki İran varlığını dengeliyor, hem de İdlib operasyonunu erteleyerek Batı başta olmak üzere dünyaya “Bakın masaya oturdum, sivilleri de gözetiyorum” mesajı veriyor. Ancak bir süre sonra İdlib’i de Esad’ın kontrolüne devretmek isterse şaşmamalı. Kaldı ki Esad’ın buraya operasyon yapmaması için elini bir yere kadar tutabilir. Tüm bunların üstüne bir de ABD’nin de muhalif gruplara artık ılımlı yaklaşmadığını ve YPG’ye verdiği desteği ekleyin.
***
Tam da bu sebeplerle YPG’ye karşı sadece muhalif gruplara bel bağlamak zor. Büyük güçlerle, yani ABD ve Rusya ile iş birliği yapmamız elzem. Ki Ankara’nın Rusya’yı ABD liderliğindeki Cenevre sürecinin aktörleri olan Fransa ve Almanya’yla bir araya getirip İdlib zirvesi yapması da bundan. İki cepheyle de iş birliği yapmanın gerekliliğini görüyor. Dahası, Fransa-Almanya’nın ABD’nin olmadığı bir süreçte yer almaktan çekindikleri de ortada. Bu, onlarla yapılan İdlib zirvesinin henüz liderler seviyesine taşınamamış olmasından açıkça görülüyor.
Dolayısıyla, ABD’siz Batı dünyasını bu sürece dâhil etmenin mümkün olmadığı ortada. Zaten son kertede YPG meselesini çözebilmek için Washington’la masaya oturmamız kaçınılmaz.