Masanın bacağı
Armudun sapı üzümün çöpü derken geriye masanın bacağı kaldı. Ne masası mı? Hani birileri masaya dönülsün, görüşmeler tekrar başlasın diyor ya, o masa... Masa falan yok...
Armudun sapı üzümün çöpü derken geriye masanın bacağı kaldı.
Ne masası mı?
Hani birileri masaya dönülsün, görüşmeler tekrar başlasın diyor ya, o masa...
Masa falan yok kardeşim, her türlü çözüm girişimini patlattığı bombalarla havaya uçuran, her türlü görüşmeyi silah dayatmasıyla rayından çıkaran gözünü kan bürümüş bir anlayışla neyi görüşeceksiniz?
Demokrasilerde görüşme ve diyalog ne kadar değerliyse kan, silah, terör, şiddet o kadar kötüdür.
Eğer siz görüşme ile dayatmayı ve şantaj ilişkisini birbirine karıştırıp her sözü terör ateşiyle yakıp yok ederseniz muhataplık vasfı falan bulamazsınız.
Terörden 40 yıldır büyük acılar çeken Türkiye, AK Parti iktidarıyla birlikte ezberleri bozacak, tabuları yıkacak şekilde çok boyutlu politikalar izledi. Bir yandan sessiz devrim denilen reformlarla sosyal restorasyonu sağlamaya çalışırken diğer yandan terör belasından kurtulmak için etkin güvenlik politikalarından görüşmeye kadar birçok yolu devreye koydu. AK Parti hükümetleri, dönemin ruhuna uygun olarak hareket etti ve kendi sorununu kendi iradesiyle çözmek için farklı inisiyatifler geliştirdi ama küresel güçler enstrüman olarak kullandıkları terörün bölgesel denklemden çıkmaması için her yola başvurdu.
Demokratik açılımdan milli birlik kardeşlik sürecine, Oslo’dan çözüm sürecine büyük riskler alarak tarihi adımlar attı, peki ne oldu?
Kimi Habur şımarıklığıyla bozuldu, kimi Silvan katliamıyla, kimi 6-8 Ekim kalkışmasıyla veya Temmuz saldırılarıyla... Devrimci halk savaşı dediler, şehir isyanı dediler, vur-kal eylemleri dediler, özsavunma güçleri dediler, özerklik dediler... Bombalar, mayınlar, kalleş pusular, kanlı infazlar, hendekler, gözü dönmüş saldırılar.