Basın ve ifade özgürlüğü: AYM’nin sınavı
Belli bir konu üzerinde ilkeler belirleyerek, bu ilkelerin kılavuzluğunda ihtilafları karara bağlamak yaklaşımı tartışılabilir.Netice itibarıyla her ihtilaf, benzerlikleri olsa da özgün ve farklıdır, ceffelkalem ilke...
Belli bir konu üzerinde ilkeler belirleyerek, bu ilkelerin kılavuzluğunda ihtilafları karara bağlamak yaklaşımı tartışılabilir.
Netice itibarıyla her ihtilaf, benzerlikleri olsa da özgün ve farklıdır, ceffelkalem ilke tespit ve tatbiki, içtihadi anlamda sorunlu alanlar yaratabilir, buna rağmen, tabiidir ki, mahkemenin takdiri esastır.
AYM ifade ve basın özgürlüğü konusunda yakın zaman önceki içtihadında, önemli bir değerlendirme yaptı.
İnternet haberciliği ile ilgili ihtilafta; ‘başkalarının şeref ve itibarlarının korunması ile ifade ve basın özgürlüğü arasında bir denge kurulması gereğine, davanın bir bütün olarak ele alınmasına, kişilerin hak ve özgürlükleri arasında dengeleme yapmadan bir sonuca ulaşmanın, öncelikle Anayasa Mahkemesi’nce ortaya konulan ilkelere ve sonuçta, Anayasa’nın ifade ve basın özgürlüğü ilkelerine aykırı olduğu’ sonuçlarına vardı...
AYM’nin bu kararı ile İfade ve basın özgürlüğünü ‘himaye edilmesi’ gereken bir hak kategorisi olarak değerlendirerek ve özellikle siyasi, sosyal ve ekonomik alandaki faaliyetlerin keşfedilmesi ve bunlara ilişkin kanaat oluşturulması bakımından, gördüğü fonksiyonu öne çıkararak, AİHM içtihatları ile de uyumlu bir yaklaşımı ortaya koymaktadır.
AYM bu içtihadı doğrultusunda; haber yapmak, köşe yazmak eylemleri ile örgütsel suç eylemleri arasındaki çizgiyi çekmek ve tutuklu yargılanma mağduriyetlerini ortadan kaldıracak bir sonuca varmak durumundadır. Sühan ÖZKAN Hukukçu