Bu çocuklar babaları ile daha rahat konuşamaz mı
BİR yakınımız kapalı cezaevinde ve mahkemesi hâlâ sürüyor. İki çocuğu var. Çocuklar babayla aynı şehirde değil ve çocuklarının kendisini o ortamda görmesini istemediği için...
BİR yakınımız kapalı cezaevinde ve mahkemesi hâlâ sürüyor.
İki çocuğu var. Çocuklar babayla aynı şehirde değil ve çocuklarının kendisini o ortamda görmesini istemediği için çocuklar açık görüşe de gidemiyor. Çocuklarla tek görüşme imkânı salı günleri saat 10.00-12.00 arasında. Her iki çocuk da o saatlerde okulda oluyorlar ve babalarının ne zaman arayacağını bilmeden ve arkadaşlarına duyurmadan konuşmak zorunda kalıyorlar. Çocuklarından biri 15 yaşında, ergenlik döneminde ve her hafta babasıyla rahat konuşamadığının üzüntüsünü yaşıyor. Diğeri de 9 yaşında ancak 3 haftada bir okula gitmeden evde konuşabiliyor.
Konuyla ilgili Adalet Bakanlığı’na verdiğim dilekçeye; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nden cevap verilerek özetle, “ ‘Hükümlülerin görüşme gün ve saatleri, kurumdaki telefon adedi, başvuru sırası, kurumun asayiş ve güvenliği dikkate alınarak idare tarafından belirlenir. Hükümlüler görüşebilecekleri yakınlarından bir veya birden fazla kişi ile haftada bir kez ve bir telefon numarasıyla bağlantı kurarak kesintisiz görüşme yapabilir... Konuşma süresi görüşme başladığı andan itibaren on dakikayı geçemez. Ancak tehlikeli hükümlü oldukları idare ve gözlem kurulu tarafından belirlenen hükümlüler on beş günde bir kez olmak ve on dakikayı geçmemek üzere sadece eşi, çocukları, annesi ve babası ile görüşebilir’ hükmü yer almaktadır. Talep konusunda Genel Müdürlüğümüzce yapılacak bir işlem bulunmamaktadır.”
Bu tüzük doğrultusunda mahkûmun ailesinin durumu göz önüne alınmadan kurallar doğrultusunda gündüz aranması, anne ve babası hapishanede olan çocukların
zaten yaşadığı travmayı daha da artırmaktır diye düşünüyorum.
Bu konuya köşenizde yer verirseniz, belki bu konuda bir değişiklik yapılabilir. M. M.
MUSTAFA KOÇ BÜYÜK KAYIP
Kalp hastalarına ağır efor yaptırılmamalı
BİZ duayen kardiyologlar hep şunu söylüyor ve yazıyoruz: “Kilolu ve kalp hastalığı geçirmiş bireylere ağır efor yaptırılmamalı.” Ama bunun aksi uygulamalara devam ediliyor. Özal‘ın ölümü de Koç’un vefatı gibiydi. Her ikisi de sabah ağır efor sırasında kriz geçirdiler. Yine görüyoruz ki baypaslıların koşulara katılmaları destekleniyor, o arada da birçok kayıplar oluyor, bunları basında izledik durduk.
Ben ve benim düşüncemdeki hekimler inanıyoruz ki, kalp hastalığı geçirmiş ve de kilolu kişiler ağır efor yapmamalı, yürüyüş gibi hafif spora devam etmelidir. Bu acı olaylar tekrar tekrar yaşanmasın. Bunlar tanınan kişiler oldukları için biliniyor. Oysa bilinmeyen risk gurupları bu uygulamalara devam ediyorlar. Ben Ankaralıyım, Mustafa Koç’a bir başka üzüldüm, onun daha yapacak çok işi vardı. Büyük kayıp. Türkiye’nin başı sağ olsun.
Emekli kardiyolog Prof. Dr. Siber Göksel
İstanbul Kadın Kuruluşları, yeni anayasaya karşı toplanıyor
‘Darbe anayasası’ bahane
SON zamanlarda ‘Sivil Anayasa’, ‘Demokratik Anayasa’ ve benzeri başlıklarla ‘Yeni Anayasa’ konusu ve buna bağlı olarak ‘Başkanlık Sistemi’ tartışmaları ülkemizin -ne yazık ki- öncelikli gündemini oluşturmaktadır. Çok eleştirilen 12 Eylül Anayasası, TBMM tarafından toplam 17 kez değişikliğe uğramış ve 113 maddesi değiştirilmiştir. Hatta bazı maddeleri birden fazla sayıda değiştirilirken, 3 defa da halkoylamasına gidilmiş, Anayasa’ya yeni maddeler de eklenmiştir. Böylece darbe anayasasından şikâyet edilen sınırlama ve kısıtlamalar kaldırılmıştır. Kalanlar varsa, aynı yöntemlerle demokratik düzenlemeler ve düzeltmeler yapmak mümkündür. Bütün bunlar bilindiği halde, hâlâ darbe anayasası bahanesi ile gerçekleştirilmek istenen, laik Cumhuriyet rejimine son vermek, konfederatif bir yapılanmaya giderek üniter devleti sonlandırmak ve parlamenter sistemi kaldırarak tüm yetkilerin tek kişide toplandığı ve şu anda fiilen yürütülmeye çalışılan ‘Başkanlık Sistemi’ni anayasal güvenceye kavuşturmaktır. Konunun ciddiyeti ve tehlikenin büyüklüğü karşısında kaygılıyız. Ama umutsuz muyuz? Birlikte düşünür ve direnirsek üstesinden gelebiliriz inancıyla, İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKBB) olarak 26 Ocak Salı günü İTÜ Maçka Sosyal Tesisleri’nde bir arada geliyoruz.”
BİLİYOR MUSUNUZ?
İSTANBUL Büyükşehir/Kadıköy meclis üyesi Hüseyin Sağ’ın elinde tuttuğu raporlar ile ayağa kalkarak “Raporları tarttım, 3 kilo geliyor; soruyorum, bu 360 sayfalık raporları okuyan bir tek AKP’li meclis üyesi var mı? Niye bu raporları günlere yaymıyorsunuz” dediğini...
MHP Muğla milletvekili Mehmet Erdoğan ve 20 arkadaşının Rusya krizi ve turizm sektörünün sorunlarıyla İlgili Meclis Araştırma Önergesi verdiğini...