Hazine yardımı ulufe midir?
AKP ve MHP seçim ittifakı ile ilgili görüşmeleri sürdürüyorlar, kamuoyuna yansıyan açıklamalardan anlaşıldığına göre, MHP’nin Hazine yardımından yararlandırılması için...
AKP ve MHP seçim ittifakı ile ilgili görüşmeleri sürdürüyorlar, kamuoyuna yansıyan açıklamalardan anlaşıldığına göre, MHP’nin Hazine yardımından yararlandırılması için formül aranıyormuş.
Partilere hazine yardımı, 1965 tarihli 648 sayılı SPK ile siyasi gündeme girdi. Birçok defa değişikliğe uğradı, son olarak 2820 sayılı SPK’da yapılan değişiklikle genel seçimde oy oranı barajı, %10’dan %7’ye indirildi.
2002 genel seçimlerinde, TBMM’de temsil hakkı kazanamamasına rağmen Genç Parti, %7 barajının nimetinden, Hazine yardımı alarak yararlandı. MHP ile DYP’nin az farkla baraj altında kalması olarak fonksiyon ifa etti gibi görünüyor. AKP’nin, %34 oy oranı ile TBMM’de %65 temsil gücü kazanmasına vesile oldu. MHP ile ilgili kamuoyu sinyalleri, baraja takılabileceği ihtimalini ortaya koyuyor. Bu nedenle, hem Meclis’te temsili hem de Hazine yardımı alması için tedbir alınıyor. Siyasi etik olarak karşılığı nedir tam anlaşılamıyor ama ‘çift kaymaklı kadayıf’ tabiri uygun düşüyor. Milli irade ve oluşmasındaki katkının kamu yararı açısından gözetilmesi gerekirken, kurulmaya çalışılan seçim ittifakının, SPK’yı ve Anayasa Mahkemesi içtihadını muvazaa yolu ile ‘dolanmak’ amacı taşıdığı ve hukuki meşruiyetinin tartışmalı olduğu açıktır. Ancak Hazine yardımı, milli iradeye dayanmak zorundadır ve seçim ortaklıkları ile dağıtılacak ulufe değildir. / O. K.
KURTULUŞ SAVAŞINI PAPALIK DESTEKLEMİŞTİ
Papalık ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilişkileri çok farklı zamanlarda çok farklı görünümler gösterir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Vatikan gezisi bu açıdan olumludur. Pek bilinmez, Kurtuluş Savaşı’nda zamanın papalık makamı bu savaşımıza destek olmuştu. Roma’da gayriresmi elçi olarak bulunan Galip Kemal Söylemezoğlu, Vatikan’ın liderinin Anadolu’da başlayan İstiklal Savaşı’nı tasvip ediyor ve Türklerin silahlı mukavemetini tam manasıyla bir ‘meşru müdafaa’ olarak addediyordu.
Papa’nın, İstiklal Savaşı mücadelesinde Anadolu’da çarpışan Türklerin hareketini ‘meşru müdafaa’ tabiri ile desteklemesi Lozan Antlaşması ile Türkiye’ye güç vermiştir. İstanbul Rumlarının, Batı Trakya Türkleri’ne mukabil, yerlerinde bırakılması hususunda telkinleri olmuştur.
İstanbul Rumlarının, İstanbul’un alınması sırasında ‘Katoliklerin külahını Bizans’ta görmektense Türklerin sarığını tercih etme’ sözüne tam bir nazire olmuştur Papa’nın jesti...
Bu bilgileri Samih Nafiz Tansu’nun ‘İki Devrin Perde Arkası’ kitabından aldım, okurlarınızın bilgisi olsun. / Prof. Dr. Cengiz KUDAY
ERDOĞAN'A KARŞI 'BAKANLAR KURULU' HAMLESİ
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yeni dönemde MYK sayısını arttıracağı, Bakanlar Kurulu’na karşı ‘gölge kabine’ oluşturacağı genel merkez kulislerinde dillendiriliyor. ‘Gölge Bakanlar Kurulu’na görevlendirilecek isimlerin Hakkı Süha Okay, Faik Öztrak, Oğuz Kaan Salıcı, Bülent Tezcan, Erdoğan Toprak, Seyit Torun, Veli Ağbaba, Gamze Akkuş İlgezdi, Akif Hamzaçebi, Çetin Osman Budak, Muharrem Erkek ve Ünal Çeviköz olduğu öne sürülüyor.
CHP MYK’da iki kritik görev olarak bilinen Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı üzerinde CHP liderinin düşündüğü isimler henüz belli olmadı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun, en çok oyu alan Prof. Dr. Haluk Koç’u örgütlerin başına getireceği, Seyit Torun’un ise yerel yönetimlerdeki eski görevini sürdüreceği konuşuluyor.
KARAYALÇIN: Kurultayı terk eden CHP eski Genel Başkanlarından Murat Karayalçın, bunun nedenini şöyle açıkladı: “Sayın Kılıçdaroğlu göreve gelmesinden sonra kurultaylarda eski genel başkanlar Hikmet Çetin, Altan Öymen, gerektiğinde Deniz Baykal ve ben birlikte oturtulurduk. Ancak son kurultayda, ismimden eski ‘genel başkan’ ifadesi çıkarılmış, protokolde ‘eski dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı’ yazılmış, bunu görünce sinirlendim ve salondan ayrıldım.”
ATİLLA BİNGÖL: CHP Milletvekili Tekin Bingöl’ün kardeşi müteahhit Atilla Bingöl’ün CHP kurultayında yaşanan gıda zehirlenmesi olayı ile ilgili olarak CHP Ankara İl Başkanı Adnan Keskin ile yemek ve inşaat işlerinde ortaklığı bulunduğu iddialarının doğru olmadığını noter kanalıyla açıkladı.
ÜMİTKÖY'DEKİ ÖLÜM CADDESİ
ANKARA-Çankaya ilçesinin Ümitköy mahallesinde bir ölüm caddesi var: 2432’nci cadde (ESKİ 8’İNCİ CADDE).
Lütfen arabanızla Eskişehir kavşağından Ümitköy’e dönün ve Çayyolu yönünde seyredin. Birinci benzinlikteki dört yol kavşağında durduğunuzda bu kez sizin gideceğiniz yönde arabaların sağınızdaki yoldan çıkarak Çayyolu’na doğru aktığını ve yolun hiç boş kalmadığını görürsünüz. Sonra size sıra gelir ve Çayyolu’na doğru yokuşa sürersiniz arabanızı. Sağınızdaki Erzincan Mandıra’ya yaklaşırken yolunuzun sola doğru kıvrıldığını görürsünüz. Burada çok önemli bir şeyin ayrımına varırsınız. Gidiş yönünüze göre yolun solundaki Düveroğlu Lokantası tarafından caddenin sağına geçmek isteyenlerin yolun ortasındaki ağaççık ve çimlerle bezeli ortak kaldırımdan (refüjden) ansızın çıktıklarını, yol eğri bir çizgi çizdiğinden, yayaların ve arabaların birbirlerini görmeksizin ansızın karşılaştığını gözler ve çarpma tehlikesi yaşar, ürperirsiniz. Çünkü onlar sizin ışıklardan geldiğinizi görmezler. Her an ölümcül bir kaza yapılması büyük oranda olasıdır.
Bundan başka gidiş yönünüze göre soldaki Düveroğlu Lokantası tarafından sağdaki Erzincan Mandıra tarafına geçmek isteyenler bir başka tehlikeyi de göze almak zorundalar. Çünkü Çayyolu tarafındaki dört yol kavşağı aşağıya doğru inen yol yokuş olduğu ve kavşaktaki lambaların ışıkları görünmediği için arabaları fark etmeniz olanaksızdır.
Şunu unutmamak gerekir. İnsanlar, karşı kaldırıma geçmek isterlerken uzaktaki lambalara kadar gitmeyi göze almazlar, tehlikeli de olsa kısa yolu tercih ederler. İnsanların doğasında var olan bu eğilimi ortadan kaldırmak olanaksızdır. Durum böyle olduğuna göre, yönetimler, böyle durumlarda sorunları bu eğilimlere göre çözmek zorundadırlar. Devlet, insanlar, yasalar insanlar içindir. Tersi düşünülemez. O zaman bu yol üzerindeki tehlikeyi önlememen biricik çaresi, BURAYA BİR TRAFİK LAMBASI KOYMAKTIR.
Ümitköy’de oturan biriyim. Ancak ben, üniversitedeki görevime arabayla gitmekteyim. Benim için bir tehlike söz konusu değil. Ama yayaların yaşam hakları ağır tehlike altında...
Gözlemlediğim bu durumu ve meslek yaşamımda yaşadığım olayları ve edindiğim deneyimlerimi gözeterek, insanlarımız adına, Emniyet Müdürlüğüne ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına verdiğim dilekçede söz konusu tehlikeli durumu yansıtmış ve ölümlere yol açabileceği için bu yol üzerine trafik lambası konmasını istemiştim.