Ne berbat şeyler yiyoruz
HEKİM değilim. Sağlık konusunda da çok engin bilgim yok. Ana hammaddesi mısır olan; sahte, GDO’lu, ilaçlı, hormonlu, kanser yapıcı, güçten düşürücü arızalı karışımlarla...
HEKİM değilim.
Sağlık konusunda da çok engin bilgim yok. Ana hammaddesi mısır olan; sahte, GDO’lu, ilaçlı, hormonlu, kanser yapıcı, güçten düşürücü arızalı karışımlarla beslenmiş hayvanların ve bitkilerin ürünlerini (yumurta, tavuk, balık, süt, yoğurt, peynir, et, sebze, meyve) tüketmeyi reddetmeliyiz.
Tohum, gübre, ilaç, yem sektörlerini ele geçirmiş olan 10 kadar çete (küresel) holding 50-60 yıldır bizleri göstere göstere zehirliyor.
Genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) mısırdan üretilen nişasta bazlı şeker (NBŞ), yedikçe yediren monosodyum glutamat (MSG-Çin tuzu), bünyenin kabul etmediği sahte yağlar, tadı-tuzu olmayan hormonlu meyve-sebzeler bizleri hastalıklı, ilaçlara bağımlı, düşünme/üretme yetileri azalmış, tembel varlıklara dönüştürüyor.
Saatlerce magazin, spor, laklak programlarını izleyen insanlarımız Canan Karatay, Ümit Aktaş, Ahmet Rasim Küçükusta, Yavuz Dizdar, Osman Müftüoğlu, Ahmet Aydın, Kenan Demirkol gibi sağlık uzmanlarının ilettiklerini pek kaale almıyor.
Kapalı, kirli, tıkış tıkış ortamlarda 38-42 günde, mısır temelli sahte yemlerle beslenen tavukları yiyerek kendimizi zehirliyoruz.
Gıda sektöründe milyonlarca insan çalışıyor. Bunlar işsiz kalmasın, sistem çökmesin diye sağlık sektörünün, akıl hastanelerinin müşterilerini arttırıyoruz.
5 litrelik BPA’lı plastik kaptaki endüstriyel su 2.5-3 TL’ye satılıyor. Yani 1 ton suyu 500-600 TL’ye alır olduk. Hem paramız gidiyor hem de sağlığımız.
Dünyanın sağlıksız/kanserojen gıda sektörü ABD, Almanya, Fransa, Hollanda, Çin, İsrail gibi etik, ahlak tanımaz ülkelerin dev şirketlerinin eline geçti. Bunlar medyanın bilinçlendirici yayın yapmasını...