Tarih şuuru...
AMERİKA'da yapılan mesleğimle ilgili kongrelerin pek çoğuna katılırım. Bu toplantılardan iki büyüğü AANS ve CNS diye isimlendirilir. Katılma oranı yüksektir; 6-7 bin, bazen daha fazla... (Nisan-Eylül) Bu...
AMERİKA'da yapılan mesleğimle ilgili kongrelerin pek çoğuna katılırım.
Bu toplantılardan iki büyüğü AANS ve CNS diye isimlendirilir. Katılma oranı yüksektir; 6-7 bin, bazen daha fazla... (Nisan-Eylül) Bu toplantılarda mesleğimizle ilgili konuların dışında (para-medikal) birkaç tanınmış kişi konuşmacı davet edilir. Bu konuşmacıların geldikleri meslek grupları, sosyal grupları farklıdır. Böyle bilimsel konuşmaların arasına ünlülerin serpiştirilmesi adamı dinlendirir; bunu ben de Türkiye’de yaparım.
Birkaç yıl önce New Orleans’taki toplantıda Bush konuşmasının bir yerinde “Herkes bana 1. Körfez Savaşı’nda niye Bağdat’a girmedin diye soruyor” dedi. “Giremezdik... Çünkü” diye ekledi: “Türkiye, o bölgenin bir süper gücü fakat gücünün pek farkında olmayan Türk hükümeti bunu istemedi. Irak’ın toprak bütünlüğüne saygılı olduğunu söyledi.” Biz orada bulunan birkaç Türk dinleyici bu ifadelerden gururlandık! Ama birkaç sene sonra 2. Körfez Savaşı’ndan sonraki bir toplantıda San Diego’da konuşmacılardan biri eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger idi. “Biz niye Ortadoğu’ya gidiyoruz” dedi gülerek, biz eski Roma’dan güçlüyüz. Oraya demokrasiyi götürüyoruz. Ve hemen ilave etti. “O bölgede demokrasi yok; bir ülke var o da demokrasicilik oynuyor” dedi. Bu sefer de üzüldük, öfkelendik. Daha sonraki konuşmacı bir tarihçi; o yılın Pulitzer Ödülü sahibi Alon Mc Gulluch idi. Konu tarih bilinci idi. Söylemek istediği bizlere aktardığı üniversitelerde, kolejlerde, değişik eğitim kurumlarında hatta akademisyenlerde bile tarih bilgisinin yetersizliğinden toplumun tarih bilgisinin hiç olmadığına değiniyor. Ve çeşitli meslek gruplarına ve kişilere sordukları en basit tarih sorularına bile cevap alamadıklarında yakınıyordu. Ben de bu örnekten hareket ederek kendi kongrelerimizde meslek konularımızın dışında tarihle ilgili konuşmalar yapmayı düşündüm. Ve bu konuda birçok konuşma yapma fırsatım oldu. Öncelikle belirtmek isterim. Ben tarihçi değilim ancak tarihi seven, okuyan, kendime göre yorumlamaya çalışan biriyim. Tarih okurken özel bir konuda derinliğim yok. Her cins tarih okumaya çalışırım. Ben neden tarihi seviyorum? 80’li yıllarda yüz yaşını aşkın bir yaşta aklı başında olan nenem bana ve kardeşime masal yerine yaşadığı tarihsel olayları anlatırdı. Annesinin Kafkasya’dan buraya göç ederken başlarından geçenleri, eşinin (dedemin) ve kardeşlerinin nasıl savaşa gittiğini ve dönmediklerini, 5 kardeşinin ve eşinin künyelerinin aynı gün geldiğini. Hiç ağlamadıklarını fakat silahlarını (kamalarını, yamçılarını) bir duvara astıklarını ve nasıl seyrettiklerini anlatır. Kurtuluş Savaşı sırasında evinin Bozüyük’te hükümet konağının yanında olduğunu I. İnönü Savaşı sırasında Yunanların kasabaya nasıl geldiğini, Yunan askerlerin onlara pek komik görünen kıyafetlerinin ve onlara pek de kötü davranmadıklarını fakat II. İnönü Savaşı sırasında kötüleştiğini, evlerinin yandığını, kötü olayların düşman askerlerinin yanı sıra Türk asker kaçaklarından kaynaklandığını anlatırdı.