Çalgıcı mı sâzende mi ?

Günümüzde çok iyi entruman çalan kimseler var. Öyle iyi çalıyorlar ki, adeta bir enstruman cambazı olduklarını düşünüyorsunuz. Enstrumanına hâkimler, onunla istedikleri her şeyi yapabiliyorlar...

Günümüzde çok iyi entruman çalan kimseler var. Öyle iyi çalıyorlar ki, adeta bir enstruman cambazı olduklarını düşünüyorsunuz. Enstrumanına hâkimler, onunla istedikleri her şeyi yapabiliyorlar, hayranlıkla izliyorsunuz. Onlar da bu hayranlıklarınızı farkedip havalanıveriyorlar. Ancak ne yazık ki enstrumanlarını dize getireyim derken, kendilerini ihmal etmişler ve enstrumanı her dize getirişlerinde nefsleri ayağa kalkmış, kibirleri artmıştır. Bu kimselerin yanlarına yanaşıp konuştuğunuzda müthiş bir tevâzû sergilediklerini görürsünüz. Bu tevâzûyu normal insânî ilişkiler içinde kolaylıkla gösterebilirler. Önemli olan bu tevâzûyu gerilimin yükseldiği, çıkarların çatışmaya başladığı zamanlarda da gösterebilmektir.

Hem mezun olduğum okuldan ve hem de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’ndaki genel sanat yönetmenliği vazifemden dolayı dünyanın ve ülkemizin hemen hemen bütün virtüozleri, çalgıcıları ve usta sâzendelerini yakından tanıma, onlarla birlikte davet edip çalışma, sohbet etme, dostluk kurma fırsatı bulmuşumdur. Batılı virtüozler için bir şey söylemek istemiyorum, onları şimdilik bu yazının dışında tutacağım. Beni daha ziyade bu ülkenin müzisyenleri ilgilendiriyor. En azından bu yazımda.

Batılı müzisyenler, bizimkilere göre gerçekten daha mütevâzî ve samimiler. Bunu pekçok batılı virtüozde gördüm… ama daha ziyade Paco de Lucia’da gördüğümü söylemeliyim. Paco de Lucia sahnede tam bir ustaydı… ama onunla sahne dışında konuştuğunuzda “eğer Paco buysa, sahnedeki kim ?” diye sorardınız. Ben sordum.

Ülkemizin enstrumantalistlerinde de her şey normal iken, gerilim yükselmemişken, çıkarlar  kesişmemişken tevâzû izleri görmeniz mümkündür. Ama meselâ müzikten anlıyorsanız, konser bitiminde herkesin övdüğü müzisyene parçanın bazı yerlerinde hatalı çaldığını bir söyleyin bakalım ne göreceksiniz ! Ya da davet edilirken “para bizim için mühim değil” diyen ama iş bittikten sonra ödemenin bazı sebeplerden dolayı bir gün gecikeceğini söyleyin bakalım “para mühim değil” diyen adamdan bir iz görebilecek misiniz ! Ülkemizde bu türden o kadar çok enstruman çalıcısı var ki ! Hele bir de çıkarlar kesişmişse, gerilim yükselmişse o zaman görün manzarayı ! Bütün bunları bildiğim ve tanıdığım için, bu tür insanlara “sâzende” değil, “çalgıcı” demeyi uygun buluyorum. Daha önceki bir yazımda sâzende ile virtüozü biribirinden ayırdığımı sebepleriyle birlikte anlatmıştım. Bu yazımda da sâzende ile çalgıcının aynı kişiler olmadığını, birbirlerinden farklı olduklarını anlatmaya çalışacağım.

Sâzende, enstrumanıyla ayrılması zor iki dost, iki sevgili gibidir. Derdini ona söyler, hislerini onunla anlatır. Enstrumanla dostluk, varlığı; o üstesinden zor gelinir “ego”yu enstrumanda gizlemek anlamına gelir. Sâzendelik böyle bir şey olsa gerektir. Sâzendenin enstrumanıyla ilişkisi sadece bir fiziksel ilişki değildir… bir gönül ilişkisidir. Sâzende enstrumanına zarâfetle dokunur, ama enstrumanı da ona aynı zarâfetle dokunur. Dokunmaları karşılıklıdır. Bunu herkes anlayamaz, hele karşıdan bakıp sâzendeyi izleyen hiç anlayamaz.

Çalgıcı,  enstrumanın peşine takılan, kendini enstrumanı ile vâreden kişidir, sâzende ise enstrumanın kendisine tâbî ve teslim olduğu kişidir. Çalgıcı, haddini bilmez, gerçek yüzünü bir müddet gizler ama öyle bir zaman gelir ki maskesi düşer. Sâzende böyle değildir, sâzende kendi iç akordunu ve dengesini iyi kurmuş, dosdoğru kimsedir. Çalgıcı kibirli, iki yüzlü, yalancı, dedikoducu ve şımarıktır, çalgıcılık da insanın kibrini artırır. Sâzende ise sessiz ve sakindir, kendi konuşmaz ama sazını güzel konuşturur, yalan söylemez, mütevâzîdir, olgundur.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Monteverdi ne Verdi? 07 Ocak 2018 | 172 Okunma Türk aydınlanmasının müziği ve Arel-Ezgi sistemi 17 Aralık 2017 | 1.524 Okunma Dârulelhân Sempozyumu’ndan Arel Sempozyumu’na 10 Aralık 2017 | 176 Okunma “Çello bilen aşçı aranıyor” 03 Aralık 2017 | 179 Okunma Rauf Yektâ Bey’i nasıl harcadık ! 26 Kasım 2017 | 340 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar