İslâm medeniyetinin heyecan verici müzik düşüncesinin kökleri

İslâm düşünce dünyasının, aslında kadîm düşünce geleneğinden beslenerek çok heyecan verici bir müzik düşüncesi ortaya koyduğunu söylemek mümkündür ki bunu pekçok defa...

İslâm düşünce dünyasının, aslında kadîm düşünce geleneğinden beslenerek çok heyecan verici bir müzik düşüncesi ortaya koyduğunu söylemek mümkündür ki bunu pekçok defa hem yazılarımda ve hem de konferans, sempozyum gibi toplantılarda sıkça dile getirmişimdir. Hermes (Hz. İdris), Pythagoras ve –El-Kindî’ye de uğrayarak-  İhvân-ı Safâ çizgisi üzerinde ilerleyen müzik düşüncesi, İhvân-ı Safâ’ya ulaştığında hiç şüphesiz yükselen İslâm medeniyetinin Kur’an merkezli düşüncesinin tesirinde bir şekil almış ve “İslâmî” bir muhteviyat kazanmıştır. Ancak yine de gerek Hermes (Hz. İdris) ve gerekse Pythagoras’ın müzik düşüncelerinde, İslâm düşüncesine aykırı bir yaklaşım olmadığı ifade edilebilecektir.

Hermes (Hz. İdris) için bunu ortaya koyacak yeterli miktarda kaynak olmadığından, söylemek zor olsa da (burada sevgili kardeşim Mahmud Erol Kılıç’ın İslâm Kaynaklarında Hermes ve Hermetik Düşünce adlı çalışmasını mutlaka anmam gerekecek, çünkü bu önemli ve değerli çalışması ile, Hermes ve Hermes düşüncesine dair çok önemli bilgiler aktarmaktadır), Pythagoras için başka müzik düşüncelerinden etkilendiği halde, -ki bunlardan bir tanesi Çin pentanonizmini açıklayan Konfüçyanist müzik düşüncesidir-, bu bilgileri kendi düşünce süzgecinden geçirerek şekillendirdiğini söyleyebiliriz. Yani Pythagoras, bulunduğu kültür ve medeniyet coğrafyalarında bazı müzik düşüncelerini mutlak surette tanımış ve öğrenmiş olmasına rağmen, bunlardan beslenerek kendi müzik düşüncesini sağlıklı bir zemine dayandırarak ortaya koymuştur. Bu “sağlıklı zemin” adını verebileceğimiz zemin de, vahy ile hiç de yabancı olmayan, hatta vahy ile uygunluk arzeden geniş bir zemindir. Hermes’in (Hz. İdris); “Eğer âletteki bir hatadan dolayı müzik bozuk çıkarsa, suç müzisyende değildir. Tıpkı bunun gibi, eğer benim konuşmam da insanî zayıflığımdan ötürü bozuk olursa, sana düşen, benim konuşma ile ifade etmeye çalıştığım, bu yukarıdan gelen ilâhî ilhamı suçlamamandır. Tanrı, en büyük müzisyendir. O baştan başa kâinatta müzik yapar. Kozmik süreç, O’nun müziğidir. İşte ben de O’nun çaldığı bu âletlerden biriyim. Eğer (armonide) herhangi bir aksaklık varsa, suçu ilâhî müzisyene değil -çünkü O bir hata yapmaz- O’nun insanî âletinin kusurlarına yükle (insanda ise ruh müzisyen, beden ise onun enstrumanıdır)” diyorsa bu düşünce ve yaklaşımın veya gezegenlerin dönerken nağmeler çıkardığını ileri süren Pythagoras’ın ifade ettiği “Kâinat (kosmos) âhengdir, müzik de kendi içindeki âheng ile kâinattaki âhengi yansıtır” şeklinde anlayabileceğimiz ve bu ifadeye dayalı müzik düşüncesinin vahy ile çelişen bir yanı olduğunu söylemek doğru olmayacaktır.

Nitekim bu zeminden beslenen müzik düşüncesi, İslâm düşüncesinin en önemli düşünce topluluğu olan İhvân-ı Safâ’ya kadar ulaşmış, İhvân-ı Safâ da bu kadîm müzik düşüncesini benimsemiş, adeta kendi düşüncesi haline getirip geliştirerek Risâleler adlı ansiklopedik eserlerinde başlıbaşına bir müzik risâlesi ile ortaya koymuştur. Ancak, İhvân-ı Safâ’nın bu kadîm müzik düşüncesini benimsemesinin temel sebebi, -yukarıda da ifade etmeye çalıştığım gibi- düşüncenin vahy ile uygunluğu ve dolayısıyla hikmetten bir cüz olduğuyla da ilgilidir.

Müzik düşüncesinin Hermes’ten başlayarak Pythagoras’a ve daha kimbilir başka ne kültür ve medeniyet duraklarına uğrayarak Müslüman düşünce topluluğu İhvân-ı Safâ’ya ulaşması ve İhvân-ı Safâ tarafından benimsenmesi, alınıp kullanılması aslında bizi Hz. Muhammed’in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şu hakikatli hadîs-i şerîfine götürmekte ve bu hadîsin ne kadar doğru ve sıhhatli olduğunu göstermektedir: “İlim ve hikmet mü’minin kaybettiği malıdır. Bulduğu yerde alır”.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Monteverdi ne Verdi? 07 Ocak 2018 | 172 Okunma Türk aydınlanmasının müziği ve Arel-Ezgi sistemi 17 Aralık 2017 | 1.524 Okunma Dârulelhân Sempozyumu’ndan Arel Sempozyumu’na 10 Aralık 2017 | 176 Okunma “Çello bilen aşçı aranıyor” 03 Aralık 2017 | 179 Okunma Rauf Yektâ Bey’i nasıl harcadık ! 26 Kasım 2017 | 340 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar