Sanatçı, bal arısı gibidir

Ayder balı çok değerlidir. Çünkü Ayder Yaylası’nda yaşayan bir bal arısı, tertemiz bir havada dolaşır ve beşyüz kadar farklı çiçek türüyle ve yüze yakın da endemik...

Ayder balı çok değerlidir. Çünkü Ayder Yaylası’nda yaşayan bir bal arısı, tertemiz bir havada dolaşır ve beşyüz kadar farklı çiçek türüyle ve yüze yakın da endemik çiçek türüyle beslenir. Bu bal arısının yaptığı bal da, dünyanın en değerli balı olur. Buna mukabil, çiçeği ve ağacı daha az yörelerdeki arılar maalesef Ayder Yaylası’nda beslenen arılar kadar şanslı değildir ve yaptıkları bal da Ayder balı kadar değerli değildir. Ayder balının kilosu neredeyse bin liraya yaklaşırken, bitki ve çiçek örtüsü daha zayıf yörelerde elde edilen balın kilosu ortalama elli, altmış liradır. Bu fark, hiç kuşkusuz balın kalitesiyle ilgilidir. Arı, Ayder Yaylası’nın zengin çiçek örtüsünden beslenir, bu çiçeklerden aldığını yüksek kaliteli bal olarak insanoğluna verir. Daha az çiçek türüne sahib yörelerin arıları, Ayder Yaylası’nda beslenen arılardan daha az maharetli, daha az kabiliyetli değildir. Ancak beslendikleri ortam Ayder Yaylası gibi temiz, havadar ve bitki örtüsü bakımından zengin olmadığı için, ballarının kalitesi de Ayder balı kadar yüksek değildir.

Çiçek türleriyle ve temiz havasıyla, bir bal arısının beslendiği ortam çok önemlidir. Balı kaliteli kılan, arının beslendiği ortamın çiçek örtüsü bakımından zenginliğidir. Sonuç olarak bal arısı, beslendiği ortamdan ne alırsa, o aldığını işleyip bal olarak verir. Arının, kendisine Allah’ın verdiği bal yapma kabiliyetinden ve Allah’ın vahyetmesinden başka bir mahareti yoktur. Elbette fıtrî olarak bu maharetini sonuna kadar kullanır, ama eldeki malzeme de önemlidir.

Sanatçı da bu bakımdan, bal arısına benzer. Fakat sanatçının beslendiği ortam, ait olduğu toplumdur. Bir bal arısının nasıl kaliteli bal yapabilmek için zengin bitki örtüsü ve çiçek zenginliği olan bir ortama ihtiyacı varsa, sanatçının da nitelikli sanat eserleri ortaya koyabilmesi için, onu iyi yetiştiren bir ortama ihtiyacı vardır. Bu ortam da, ait olduğu toplumdur. Dolayısıyla sanatçıyı içinde yaşadığı ve ait olduğu toplumdan bağımsız kabul edemeyiz. Toplum ne kadar kaliteli ise, sanatçının ortaya koyduğu sanat eseri de o kadar kaliteli olur. Kaliteli bir toplumun, kalitesiz eserler ortaya koyan bir sanatçı yetiştirmesi mümkün değildir. Ayrıca kalitesiz eser ortaya koyan kişi de zaten sanatçı değildir. Sanatçı ile toplum arasındaki ilişki, tıpkı bal arısının yaşadığı tabii ortam ile ilişkisi gibidir. Toplumun değer yargıları, eğitim seviyesi, estetik algısı yüksek ise, bu toplumun yetiştirdiği sanatçı da ait olduğu toplumu yansıtacağından, eserleri üst düzey sanat eserleri olacaktır.

Toplumda ne varsa, sanatçısında da o vardır. Sanatçı, toplumdan aldığını tıpkı bir bal arısı gibi işleyerek yine topluma verir. Belki toplumdan aldığına kendi cevherinden birşeyler katarak verir, ama malzeme toplumdan olunca, ortaya çıkan sanat eseri de topluma ait olur, toplumun özelliklerini yansıtır.

Toplum ve sanatçı ilişkisini, toplumun sanatçı üzerindeki etkisini müzik üzerinden okumak ve anlamak daha fazla mümkündür. Müzik, diğer sanat dallarına göre toplumu ifade etmek bakımından daha ileride bir sanat dalıdır. Hele müzik, bir ticarî meta haline dönüşmüşse, müzisyen de elindeki ticarî değer olan müziği topluma kabul ettirebilmek için, toplumun beğenilerini dikkate almak durumunda olacaktır. (Buna direnen çok az sayıda gerçek sanatçı olduğunu unutmamak gerekir). Toplumun beğenilerini dikkate alan bir müzisyen de, eserinde toplumun hikâyesini anlatıyor veya toplumunu yansıtıyor demektir.

Hiç şüphesiz, içinde yetiştiği toplumu aşan, toplumuna müziğiyle yön veren öncü müzisyenler de vâroldu müzik tarihinde. Ama yine de bu tür müzisyenler bile ait oldukları toplumu yansıttılar. Sanatçının ve özel olarak müzisyenin, yaşadıkları toplumun öncüsü olduklarına dair özel bir yazı kaleme almak gerekiyor. Ancak, sanatçının ait olduğu toplumu yansıttığı konusu da bir köşe yazısında anlatılabilecek bir konu değil. Bu yazı konuyla ilgili şimdilik sadece bir hatırlatma yazısı olsun.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Monteverdi ne Verdi? 07 Ocak 2018 | 172 Okunma Türk aydınlanmasının müziği ve Arel-Ezgi sistemi 17 Aralık 2017 | 1.524 Okunma Dârulelhân Sempozyumu’ndan Arel Sempozyumu’na 10 Aralık 2017 | 176 Okunma “Çello bilen aşçı aranıyor” 03 Aralık 2017 | 179 Okunma Rauf Yektâ Bey’i nasıl harcadık ! 26 Kasım 2017 | 340 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar