Orta vadeli programlar ve yeni vergiler
2018-2020 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program’da en çok dikkati çeken nokta, bütçe açıklarının gayri safi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 2’yi geçmemesinin hedeflenmesi oldu. Bu hedefin...
2018-2020 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program’da en çok dikkati çeken nokta, bütçe açıklarının gayri safi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 2’yi geçmemesinin hedeflenmesi oldu. Bu hedefin gerçekleştirilebilmesi için, vergi gelirlerinin artırılmasının kaçınılmaz olduğu anlaşılıyor. Bir taraftan büyümenin yüzde 5.5 olarak saptanması, diğer taraftan enflasyonun yüzde 5’lere düşürülme hedefi ile dolar kurunun değişmeyeceği beklentisi, Merkez Bankası’nın sıkı bir para politikası gütme zorunluluğunu ortaya koyuyor. Yani, büyüme para basmadan ve vergiler artırılarak sağlanacak. Ayrıca, Kredi Garanti Fonu benzeri şok tedbirlerin de gündeme getirilebileceği anlaşılıyor. Maliye Bakanı da alınan vergi artırıcı tedbirlerin enflasyona etki yapmayacağını açıkladı.
Küresel ekonomideki olumlu seyir ve toparlanma, Türkiye ekonomisi için de fırsat olacak. Yüksek katma değerli üretimin yaygınlaştırılması için araştırma ve geliştirme programlarına önem verilecek. Bütçe açığının sınırlandırılası ve cari açığın yönetilebilir düzeyde tutulması sayesinde, ekonomik istikrar sürdürülebilir noktaya getirilmeye çalışılacak. Hedeflerin tutulmasındaki tek riskin, savunma harcamalarındaki belirsizlik olacağı anlaşılıyor.
Vergi uygulamaları
Vergi kazançlarının artırılması amacıyla, dünkü yazımda bahsettiklerim dışında aşağıdaki ilginç uygulamalar gündeme getiriliyor:
Halen Gelir Vergisi kesintisi yapılmayan “Dağıtılmayan Kurum Kârları”na yüzde 1 Gelir Vergisi stopajı getirildi.