Doldur boğazını, doldursun boğazını
Köylerde yaşayanlar bilirler; Tarlada mısır çapalama esnasında ihtiyarların gençleri uyarma amacıyla söylediği meşhur sözdür, “Doldur boğazını doldursun boğazını”. Çapayı boşa sallama, sıkı tut, işini baştan savma yapma demektir bu. Mısır için ideal ekim derinliği 3-7 cm arasıdır. Derinlik az olduğundan mısır büyümeye başlayınca kökü sağlam tutmak için kökün etrafına bol toprak koymak gerekir. Kenarlardaki toprağı kökün etrafına doldurma işine çapalama denir. Senede iki kez yapılır. Mısırda ilk
Köylerde yaşayanlar bilirler; Tarlada mısır çapalama esnasında ihtiyarların gençleri uyarma amacıyla söylediği meşhur sözdür, “Doldur boğazını doldursun boğazını”.
Çapayı boşa sallama, sıkı tut, işini baştan savma yapma demektir bu.
Mısır için ideal ekim derinliği 3-7 cm arasıdır.
Derinlik az olduğundan mısır büyümeye başlayınca kökü sağlam tutmak için kökün etrafına bol toprak koymak gerekir.
Kenarlardaki toprağı kökün etrafına doldurma işine çapalama denir.
Senede iki kez yapılır.
Mısırda ilk çapalama bitki boyunun 12–15 cm olduğu dönemde, ikinci çapalama ise bitki boyunun 30–35 cm olduğu dönemde olur.
Elindeki çapayla mısırın köküne bol toprak koyarsan bol mahsul alırsın, az toprak koyarsan az mahsul alırsın.
Çalışma esnasında alnından akan terin ne kadarsa, ektiğin mısır da o kadar fazla olur.
Emek ne kadar çoksa mahsul de o kadar bereketli olur.
Hayatın işleyiş kuralları bu kadar basittir.
**
Köylere gittiğinde tarla ve bahçelerin arasından geçerken kimlerin çalışkan, kimlerin baştan savma iş yapan insan olduğunu anlıyorsun.
Tarla ya da bahçe sahibini görmen gerekmiyor.
Tarla ya da bahçe lisan-ı haliyle söylüyor sana sahibinin nasıl biri olduğunu.
Yakın dönemde Hendek taraflarında bir Abazha köyüne gittik.
Yollar tertemiz, bahçeler düzenli evler bakımlıydı.
Köyden çok batıda milyarderlerin yaşadığı o bahçeli müstakil villaların olduğu yerlere benziyordu.
Misafir olduğumuz evin genç delikanlısı İstanbul’da çalışmak ve yaşamaktan bıkmış, baba evine dönmüş hayvancılık yapıyordu.
Hayvanların bulunduğu yerleri gezdik, yerlerde bir tane pislik göremedik.
Hayvanlar da tertemiz, ahır da tertemizdi.
Hayvanlar da ahır da sahibinin ne kadar emek verdiğini anlatıyordu.
Süt satıcılığından peynir işine geçmişti genç adam.
İşleri de oldukça iyiydi.
**
“İnsan için çalışmasından başka bir şey yoktur.” deniyor Necm suresinin 39.ayetinde.
Ekonomi, eğitim, sağlık her alanda geçerlidir bu evrensel kural.
Evrende boşluk yoktur.
Doğru ya da yanlış her boşluk hemen doldurulur.
Dünyada kazanmak istiyorsan da çalışacaksın, ahirette kazanmak istiyorsan da çalışacaksın.
Çalışan kazanır çalışmayan kaybeder.
Nokta.
Bedava peynir ancak fare kapanında olur.
Çalışmadan, ter dökmeden kazanılan her şeyin farkında olmadan ödediğimiz ağır bir bedeli olur her zaman.
**
Hayatın bu basit kuralını bilen Aşık Veysel, toprakla insan ilişkisinin nasıl olması gerektiğini ne kadar güzel anlatır dizelerinde;
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sâdık yârim kara topraktır
Karnın yardım kazmayınan belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sâdık yârim kara topraktır
İşkence yaptıkça bana gülerdi
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Benim sadık yârim kara topraktır
**
Şimdi köylü de kalmadı tarla da.
Şehirliler tarlalara arsa, köylülere gayrimenkul zengini diyorlar.
Aile işletmeciliği yok denecek kadar azaldı.
Üretim büyük işletmelerde yapılıyor artık.
**
Günümüz küreselleşen iş dünyasında köylünün yerinde patronlar, tarlanın yerinde şirketler var.
Köküne toprak konulan mısır koçanlarını da çalışanlar temsil ediyor
Burada da hangi patronun ya da profesyonel yöneticilerin emek verdiğini, hangisinin baştan savdığını şirketin durumundan, verimliliğinden ya da verimsizliğinden ya da çalışanların durumundan anlıyorsun.
İş yapış durumları değişse de kural yine aynı, değişmiyor; “Doldur boğazını doldursun boğazını”.
**
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” der Namık Kemal.
Şimdi herkes lafa bakıyor sanki.
(Gazze’de katiller kendi aralarında işbirliği yapıp dünyanın gözü önünde bir milleti yok ederken İslam dünyasının hala konuşmakla yetinmesine ne demeli?)
Doğu Türkistan’daki zulme olan suskunluğa ne demeli?
Lafla peynir gemisinin yüzdürüldüğü günleri mi yaşıyoruz?
Yukarıda söylediğimiz gibi tabiat boşluk kaldırmaz.
İslam dünyasının içi boşaldıysa dolduracak insan bulunur elbet.