Dünyadaki tüm paralar herkese eşit dağıtılsa ne olur?
Dünyada tüm paralar ve değerli madenler herkese eşit olarak dağıtılsa ne olur? Gelir dağılımı düzelir mi? Refah seviyesi herkes için adil olur mu? Sosyal adalet sağlanır mı? Yukarıdaki ilk soruyu soranlar cevabı da araştırmışlar. Çıkan sonuç sürpriz değil: Bir süre sonra eski düzene dönülür. İnsanlar yeniden zengin ve yoksul diye ikiye ayrılır. Herkes elindeki değeri, kapasitesi neyse, neye ilgisi varsa, bilgisi ne kadarsa o alanda verimli ya da verimsiz kullanır, kullanabilir. Daha fazlasına gücü
Dünyada tüm paralar ve değerli madenler herkese eşit olarak dağıtılsa ne olur?
Gelir dağılımı düzelir mi?
Refah seviyesi herkes için adil olur mu?
Sosyal adalet sağlanır mı?
Yukarıdaki ilk soruyu soranlar cevabı da araştırmışlar.
Çıkan sonuç sürpriz değil: Bir süre sonra eski düzene dönülür.
İnsanlar yeniden zengin ve yoksul diye ikiye ayrılır.
Herkes elindeki değeri, kapasitesi neyse, neye ilgisi varsa, bilgisi ne kadarsa o alanda verimli ya da verimsiz kullanır, kullanabilir. Daha fazlasına gücü yetmez.
Zaman ilerledikçe bir kısım insanlar yeniden zenginleşmeye bir kısım insanlar da fakirleşmeye doğru yol alırlar.
Konuya bir başka pencereden de şöyle bakılabilir; Herkesin ilgi alanı farklıdır. Ve herkes ilgili olduğu alana yatırım yapar.
Bu bakış sonucunda da bakış açısı farklılığı bir müddet sonra gelir dağılımında farklılıklara dönüşür.
**
Önceliklere odaklanmak herkesin çok becerebildiği bir şey değil.
Çoğumuzun hayatı güvenli alan dediğimiz dar bir çerçeve içinde geçiyor. Risk oranı düşük emek ve çalışma gerektirmediği için önemsiz işlerle meşgul olmayı tercih ediyoruz.
Önemsizlik yasası diye bir yasa varmış.
Sosyal medya mecrası Lindekin’de Tomorrow isimli web sitesinin paylaşımında gördüm. Haberin ana kaynağı fsblog.com/ https://bit.ly/391FHzO.
Tomorrow haberi linkedindeki hesabında Türkçeye çevirerek paylaşmış.
Araştırmanın ayrıntıları şöyle anlatılıyor;
“C. Northcote Parkinson’un bir kuruluştaki insanların genellikle önemsiz konulara orantısız ağırlık verdiğine dair 1957 tarihinde ortaya koyduğu argümanıdır.
Önemsiz ayrıntılarla zaman kaybetmeyi nasıl durdurabiliriz?
Hiçbir şey elde etmeden sonsuza uzayan toplantılardan, elimizdeki sorunu çözmeyen haftalarca süren e-posta zincirlerine kadar, önemsiz şeylere aşırı miktarda zaman harcıyor gibiyiz.
Önemli bir karar verilmesi gerektiğinde ise çoğu zaman, ona ayıracak zamanımız yok denecek kadar azdır.
Önemsizlik Yasası, bir kuruluşta bir konuyu tartışmak için harcanan zamanın, olaylar şemasındaki gerçek önemiyle ters orantılı olduğunu belirtir.
Büyük, karmaşık konular en az tartışılırken basit, küçük olanlar en çok tartışılır.
Önemsizlik Yasası, Parkinson’un durumu örneklemek için kullandığı hikayeden sonra “Bisiklet Kulübesi Etkisi” olarak da bilinir.”
**
“Hikayede toplantı katılımcılarından, üç maddelik bir gündemi tartışmak için bir mali komite toplantısı hayal etmeleri istenir; Konular şöyledir:
Nükleer santral için 10 milyon sterlinlik bir teklif
Bisiklet kulübesi için 350 euroluk bir teklif
Kahve bütçesi için yıllık 21 euroluk bir teklif
Peki ne olur?
Komite, kısa sürede nükleer santral önerisini gözden geçirir. Kimse ayrıntılara inmek için yeterli bilgi sahibi değildir.
Kısa süre sonra bisiklet kulübesine maddesine geçilir. Komite üyeleri görüşlerini dile getirirken çok daha rahat ve konuya hakimdir artık.
Üçüncü maddeye geçilir; kahve bütçesi.
Aniden herkes uzmanlaşır, herkes kahveyi biliyordur ve maliyeti, değeri konusunda geniş bir bilgiye sahiptir.
Sonunda, komitenin sınırlı zamanı tükenir ve tekrar toplanma kararı alınır.
Herkes, sohbete katkıda bulunduğuna memnun hissederek uzaklaşır.
Bu etki özünde, bir konu ne kadar basit olursa, o kadar çok insanın konu hakkında fikir sahibi olacağı için olur.”
**
Önemsizlik yasası önemlidir.
Önemli ve önemsizleri doğru sıralamak iş dünyasında başarı ve kazancı, eğitimde bilgiyi, toplumda seviyeyi, ailede mutluluğu artırır.
Tersi de azaltır.