Bilmediğimiz değil unuttuğumuz
O güneş altında kaynamış su ve taş gibi olmuş ekmekten başka yiyecek içeceği kalmamış,Üzerlerindeki elbiseler yamalı, yırtık, birbirine benzemez giysilerden oluşmuş,Birlikleri birbirinden kopmuş,Kimi...
O güneş altında kaynamış su ve taş gibi olmuş ekmekten başka yiyecek içeceği kalmamış,
Üzerlerindeki elbiseler yamalı, yırtık, birbirine benzemez giysilerden oluşmuş,
Birlikleri birbirinden kopmuş,
Kimi yerde toplarını kaybetmiş,
Arkasında Hindistan'dan getirilen tam teçhizatlı, dinç ve en az dört beş kat daha kalabalık birlikler,
Tepede bir uçağa 12 uçak kaldıran düşman havacıları olduğu halde hızla geri çekiliyordu Türk ordusu.
Savaş kaybetmiş bir ordunun geri çekilmesinin nasıl bir perişanlık olduğunu ancak yaşayan bilir.
Parçalanmış çarıklar içindeki yaralı ayaklar, tıraşsız, uykusuz, gıdasız yüzlere sahip askerler yine de emredilen şekilde çekilmeye çabalıyordu.
İnsanî bir güdüyle buna da mecburlardı çünkü düşen ya gerçek çakalların ya soygun için bekleyen yerli halk arasındaki çakalların yemi olacaktı.
Geceleri yakınlarından geçtikleri köylerden nereden geldiği anlaşılamayan kurşunların hedefi oldular.
Uzaklardan yaklaşan birlikleri yardım zannettikleri çok oldu; hepsi düşmanın yeni ve hızlı birlikleriydi oysa…
Gündüzleri yakıp kavuran geceleri donduran o iklimde üç ordunun sağ kalanları anavatana doğru, güvenli bir yer bulma umuduyla ilerliyordu.
Arkalarında amansızca kovalamayı sürdüren ve ateş açan İngilizlere rağmen 1. Piyade Tümeni dahil 7. Kolordu'dan arta kalan birlikler Şeria Nehri'ne ulaştı sonunda. Nehri geçerken yan taraftan atlı ve palalı Araplar saldırdı bu sefer…