Bir de Ömer Altay Egesel vardı
14 Mayıs 1950'de çok partili hayatın yarım kalmayan ikinci seçimi yapıldı.2. Dünya Savaşı sonrasında yeni bir Türkiye kuruluyordu ve bu seçimden Demokrat Parti ezici bir galibiyetle...
14 Mayıs 1950'de çok partili hayatın yarım kalmayan ikinci seçimi yapıldı.
2. Dünya Savaşı sonrasında yeni bir Türkiye kuruluyordu ve bu seçimden Demokrat Parti ezici bir galibiyetle çıktı.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes oldu.
Bu zaferi, DP'liler “Beyaz Devrim” olarak tanımladı.
On yıl sonra Cumhuriyet tarihinin ilk askerî darbesiyle onları indirip iktidarı ele geçiren cunta ise kendi getirdiği dönemi “2. Cumhuriyet” olarak tanımladı.
Tuhaf ülkeydi burası ve bu tanımlar değişerek zaman içinde yeniden kullanılacaktı başkalarınca.
65 yıl önce açık seçimlerle iktidara gelen yeni bir umut olarak sarılınan partinin hemen on yıl sonra yani 55 yıl önce uğradığı büyük haksızlık ve zulüm konusunda bile yarım asır sonra ittifaka varamamak tuhaflıklarımızdan biri.
Cumhuriyet gazetesinin sürmanşetinden tehditler savuran eski savcı Celal Kara'nın da yine o döneme atıf yapması; yine Menderes'in öldürülmesini hatırlatması bu yüzden çok acı bu yüzden çok tuhaf ama bu yüzden bize özgü.
Kara, aradan geçen zaman içinde unutulduğu varsayımıyla kendince anlatmış olan biteni…
Oysa yetkisi olmayan bir davayı Başsavcı'dan bile gizleyip, UYAP'a girmeyip, yetki aşımıyla aylarca teknik takiple sürdürüp, son anda daha doğrusu “iste(n)diği” anda yetkili bir TMK savcısıyla birlikte flaş bir operasyona çevirmişti.
O kadarını unutmadık henüz.