Cinnet cenneti
Geçen hafta oradan geçtiğimde iftar saatini bekliyordu gencecik çocuklar.Masada güvercinler gibi hareketli kıpır kıpırlardı.Ezan okundu mu diye onlara sordum, kendilerini ayıran perdeyi açıp hatta. Okunmamıştı....
Geçen hafta oradan geçtiğimde iftar saatini bekliyordu gencecik çocuklar.
Masada güvercinler gibi hareketli kıpır kıpırlardı.
Ezan okundu mu diye onlara sordum, kendilerini ayıran perdeyi açıp hatta. Okunmamıştı. Ama biri şaka yapıp duruyordu diğerlerine okunmuş gibi.
Şimdi kaçı hayatta değil bilmiyorum.
Kaçı bir daha o şakaları yapamayacak iftar sofrasında, kaçı duyamayacak…
Dünyanın bir uçtan diğerine savrulduğuna dair işaretler çoğaldığına ilişkin yazının üzerine geldi Atatürk Havaalanı saldırısı.
Din adına cihat yapıp ve üstelik cennete gittiğine inanan üç kişi aynı dinden insanları iftar sonrası, belki daha ancak yolculuktan sonra henüz sadece bir yudum suyla oruçlarını açtığı insanları vahşice öldürebildi.
Elindeki makineli tüfekle suçlu suçsuz masum değil en ufak bir ayrımı bile aklına getirmeden tarayabilen, kalan bölümde kendini etrafıyla birlikte havaya uçuranın yaptığı eylem için vahşice olmasından daha hafif bir tanım gelmiyor aklıma.
Dünyanın bize göre en batısında tartışılan şeyler, Londra'da alınan karardan en doğumuzda Pasifik'te gelişen ağır ama istikrarlı gerilim yeryüzünün çok çalkantılı bir sürece girmeye başladığını çoktandır söylüyordu zaten.
Atatürk Havaalanı'nda eylem yapanların dünyanın geri kalanının yaşamakta olduğu, yaşayacağı şeylere katkısı elbet sanılandan büyük.
Londra'daki referandum sonucundan yarın Amerikan seçimlerine kadar neleri etkilediği daha iyi anlaşılacak.
Ama yine en büyük darbeyi haklarını savunduğunu, mazlumluklarına son vereceğini, inancın asıl emrini yerine getirdiğini iddia ettiği dine ve onun inananı Müslüman toplumlara, coğrafyaya vurduğundan kendileri dışında kimsenin şüphesi yok.
Küresel düzeydeki çalkantı veya savrulmalar birkaç yılda eski haline dönerek çözülmüyor, on yıldan başlayarak orta düzey bir süreyi kaplıyor.
Bütün bu olup bitenlere bakınca önümüzdeki çeyrek yüzyılın zor geçeceği ortada; bu zorluğu en çok İslam toplumları ve topraklarının çekeceği de belli.
Batı'da yaşayan Müslümanlar için de Uzakdoğu'daki sorunlar için de sıkıntının büyümeye başladığı görülüyor gün be gün.