İkaz, teyakkuz, müteyakkız
Yağmur gibi haber akıyor.Bazıları iyi, bazıları kötü.Bazıları gülümsetiyor bazıları dudağınızı kaskatı kesiyor o anda.Yarım kalıyor gülümseme. Gözlerdeki çizgiler...
Yağmur gibi haber akıyor.
Bazıları iyi, bazıları kötü.
Bazıları gülümsetiyor bazıları dudağınızı kaskatı kesiyor o anda.
Yarım kalıyor gülümseme. Gözlerdeki çizgiler hüzne doğru dönüveriyor peşpeşe.
İçinde çocuklar olan arabayı tarayanından ana baba veya abiler olarak kızını, kızkardeşini kesen gömenler; hareket halindeki aracı şoförüne saldırandan aracı hareket halindeyken bırakıp karşılık vermeye çalışanına; “ne baktın sen öyle”den “kime dedin sen onu”ya kadar şiddet tavan yapmış geziniyor.
Üç dört yıl kadar önce ABD'de öğretim üyesi olan bir Türk akademisyenle tanışmıştık tesadüfen. İstanbul'daki sosyal şiddetin elle tutulur hale geldiğini söylemişti. İçinde yaşadığımız için bu metropoller ne durumda anlamıyoruz galiba.
Dışarıdan bir gözle bakmasına ve akademik çalışma alanı içinde olmasına rağmen onun yorumuna şüpheyle bakmıştım yine de.
Yine de bunca akan kanlı, sinir küpü haberin 80 milyonluk bir ülke için iletişimin sağladığı görünürlükten, medyanın seçiciliğinden kaynaklandığını düşünmek istiyorum.
Yağmur gibi yağıyor haberler.
Bazıları iyi bazıları kötü.
Bazıları çok kötü.
Mardin'deki şehit sayısının saat saat arttığı bir sırada Şırnak'tan teyit edilmemiş yeni kötü haberler geliyor.
Kafamı çeviriyorum televizyona doğru, kırmızı kuşak girmiş bile çoktan; “Uludere'de 6 şehit…”
Moody's'in ne idüğü belirsiz not indiriminin sebebi ne olabilir, her ABD ziyareti dönüşü düğmeye basılmış gibi saldırıların dozu neden bu kadar artıyor, sürekli bir 2. Darbe girişimi üzerine söylenen herbiri birbirinden korkunç teorilerin analizi ne olabilir… bunları düşünüp anlamaya çalışırken yakalanıyoruz bunca habere.
Üçüncü sayfa haberlerinden, ajansların ilgili masalarından akan bültenlere bakmasak da elden geldiğince arayıp buluyor bu uğursuz haberler yine de bizi.
Sadece son 3-4 yılda yaşadıklarımızı alt alta yazsak nasıl bir gerilimle yaşadığımız ortadayken nereden nasıl kimler tarafından nereden geleceği belirsiz yumrukların ihtimali üzerine bir tartışmadır gidiyor.
15 Temmuz sabahı saat 6'da atlatılan evet tabii ki çok büyük bir felaketti.
Cümlede geçtiği gibi “atlatıldı.”
Bitti mi?
Kimse bitti diyemez.