Yanlış hesap Bağdat’tan döner ama…
Gece gece ağırlıkla sosyal medya üzerinden parlayıp gelişen bir hukuk tartışması, sonunda spekülasyonu oluşturan kararı veren üç hakimin HSYK tarafından açığa alınmasıyla...
Gece gece ağırlıkla sosyal medya üzerinden parlayıp gelişen bir hukuk tartışması, sonunda spekülasyonu oluşturan kararı veren üç hakimin HSYK tarafından açığa alınmasıyla sonuçlandı.
İlk bakışta bile bir hukukçu böyle bir kararı nasıl alabilir diye düşündüren gelişmelerin ciddi ciddi tartışılır, olabilir mi acaba diye kafaları karıştırması iyice inanılmaz hale getirdi her şeyi.
Olup biten bir açıdansa çok basit.
Yetkisi hakkı ve görevi olmayan bir kararı verebilmek için önündeki bütün engelleri başka yollarla kaldıran ve sonra gelinen noktada kendi yorumuyla kendini yetkilendiren bir bakış hamle.
Yanlış hesap Bağdat'tan dönüyor ama.
Burada önemli olansa bu tuhaf girişimin nasıl sonuçlandığından çok işleyiş mekanizması.
Tatil gününe, birlikte davranacak hukukçuların nöbetlerine, kimselere haber vermeden yüze yakın dosyaya tek tek karar verecek bir gece mesaisine denk getirilen ve hukukun görünüşte işe yarar boşluklarından sonuç alacak bir sızma girişimi bir hukukçu için ne kadar makul anlaşılır sağlıklı ve geçmişte örneği görülmüş şey?
O yüzden yaşadığımız tahliye macerasının bir hukuk tartışması olmadığı çok açık.
Olup bitenlere bakınca bir hakim davranışıyla karşı karşıya olduğumuz iddia edilebilir mi?
Sadece bu tuhaf operasyonun icra tarzı değil buna cesaret etmek de yeterince açıklayıcı.
Tıpkı 17/25 Aralık'tan sonra sorduğum soru burada da geçerli; bu bir intihar eylemi ve bunu motive eden ne olabilir?