15 Temmuz’a en anlamlı cevap: Başkanlık sistemine geçiş
15 Temmuz’un 2. sene-i devriyesinin, Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmiş olmanın coşkusunu, sevincini yaşadığı günlere denk geliyor olması anlamlı bir tevafuk. Bu iki süreç birbirinin tam tersi...
15 Temmuz’un 2. sene-i devriyesinin, Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmiş olmanın coşkusunu, sevincini yaşadığı günlere denk geliyor olması anlamlı bir tevafuk. Bu iki süreç birbirinin tam tersi süreçler tabi.
Daha doğrusu 15 Temmuz’da darbe yapmaya çalışan, böylece halkın iradesini hiçe sayarak kendini millete empoze etmeye çalışan irade ile bugün başkanlık sistemini hayata geçiren irade birbiriyle tam ters.
Yoksa aslında 15 Temmuz’u, bir darbe girişiminden ziyade bu girişime karşı bir halk direnişinin ve uyanışının ortaya çıktığı bir tarih olarak görmek çok daha münasiptir. Tabi bir iyiliğin ortaya çıkması bazen o iyiliğe alan açan, onun görünmesini sağlayan bir kötülükle mümkün olabiliyor. Kahramanlar, karşılarında iyiliğe kast eden kötüler, düşman güçler olmayınca temayüz etmez, ortaya çıkmazlar.
Türkiye’nin tarihinin destansı kahramanlarla ve kahramanlık hikayeleriyle dolu olması da bu ülkede kötülüklerin ve kötülerin çok olmasıyla, bu ülkenin sürekli saldırılara maruz kalmasıyla orantılı bir durum. 15 Temmuz darbe girişimi olmasaydı Ömer Halisdemir’in kahramanlığı, büyüklüğü, cesareti görünmeyen, hayatını rutini içinde sürdüren bir nefer olarak ömrünü eda etmesi mukadder olurdu.
Bütün kötülükler insanların iyiliklerini, niteliklerini, güzelliklerini ortaya koyabilmek için bir imtihan. İmtihanın ağırlığı, zorluğu, çetinliği orantılı olarak güzelliğin de iyiliğin de ortaya çıkmasına alan açıyor. Tabi bu alana herkesin aynı güzelliği ve iyiliği ortaya koymak üzere açılması sözkonusu değil. Açılanlar bu imtihanı başaranlar oluyor.
15 Temmuz tek tek nice kahramanların temayüz etmesini sağladığı gibi bütün olarak bir halkın da kahramanlığını ortaya koymak için muhteşem bir alan sağladı ve Türkiye halkı zenginiyle fakiriyle, Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Çerkeziyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, laikiyle, dindarıyla yekvücut olarak ölüme meydan okuyarak iyiliğini, güzelliğini, kahramanlığını, birliğini beraberliğini ortaya koydu. O gecenin temayüz eden bireysel kahramanları da vardı elbet, ama asıl büyük kahraman milletin bizzat kendisiydi.