ABD dış siyasetinde çıkarlar mı hakim dinci idealler mi?
Amerika bugün İslam dünyasının DEAŞ versiyonu olan Evanjelik Şeriatçılığının en radikal anlayışıyla yönetiliyor. Bu anlayış aynı kafaya sahip Siyonizm’in yönettiği İsrail ile...
Amerika bugün İslam dünyasının DEAŞ versiyonu olan Evanjelik Şeriatçılığının en radikal anlayışıyla yönetiliyor. Bu anlayış aynı kafaya sahip Siyonizm’in yönettiği İsrail ile gayet uyumlu bir biçimde ama dünyanın geri kalan bütün kesimleriyle kavgalı olarak ABD siyasetini de dünyayı da tam bir felakete sürüklüyor. Uluslararası ilişkilerinde bütün tercihlerini Kitab-ı Mukaddes’in Siyonist bir yorumundan çıkardıkları bir programa göre yapıyorlar.
Obama yönetiminin yıllar süren, son derece rasyonel-stratejik ve diplomasi teamüllerine uygun bir biçimde ince ince işlediği İran’la müzakere sürecini bir çırpıda tek taraflı olarak iptal ederken gözettiği tek şey bu program. Bu program İsrail’i kısa vadede memnun ediyor ama uzun vadede İsrail’in de felaketi olacak bir program. Adım adım bölgeyi bir Armageddon savaşına sürükleyecek olan bu programın uygulanması neticesinde İsrail diye bir devletin veya Yahudi diye bir milletin kalmayacağı da öngörülüyor.
Son yazımızda Almanya’nın bir numaralı devlet televizyonu Das Erste’de Amerikan Evanjelist radikal Hıristiyanlar hakkında bir zamanlar yayınlanmış bir belgeselden bir kesit sunmuştuk. Bir milyonun üstünde insanın vahşice katledilmesine ve ülkenin huzur ve istikrarının, insanların birbirine güveninin tamamen kaybolmasına yol açan Irak işgalinin tam bir Evanjelist plan çerçevesinde yürütüldüğü çok net görünüyordu.
İşgal süresince Irak’ta faaliyetlerine alan açılan Evanjelist Radikal Hıristiyanların misyonerlik faaliyetleriyle Müslüman Irak halkına nasıl baktıklarını görmek insanı dehşete düşürmeye yetiyor. Müslüman Iraklının hayatı, şerefi, onuru zerre kadar önem ifade etmiyor. Zaten kendilerinden olmayanı, kendilerine hizmet etmeyeni insan bile saymayan tekfirci ve haçlı bir anlayışla hareket ediyorlar. Bu anlayış o gün de iktidardı, bugün de iktidarda ve Ortadoğu’yu olduğundan daha fazla karıştırmak için yeni planlarını devreye sokuyor.
Plan aslında çok açık. İsrail’in şu nüfusuyla ve şu haliyle bütün Ortadoğu’yu veya kendisine vaat edilmiş olduğunu vehmettiği toprakları işgal etmesi, onlara hakim olması mümkün değil. Ama bu topraklarda güçlü yönetimler bırakmamanın, var olan yönetimleri zayıflatmanın İsrail’i kendiliğinden bölgeye hakim kılacağı düşünülüyor. Bugün adım adım uygulanan plan bu.
Konu İsrail’in güvenliğinin çok ötesinde bir şey. Konu İsrail’in tahakkümü konusudur. Onun için Irak’ta hiçbir zaman olmadığı gibi, Suriye’de de bir istikrar arayışı yok ABD’nin bu yönetiminin. DEAŞ’la veya terörle mücadele diye bir derdi de yok. Öyle bir derdi olsaydı aslında yapacağı şey çok belliydi. Terörün her türünü samimi bir yaklaşımla temizlemek birkaç ayı geçmez. Orada sorunun asıl kaynağı da arızi kaynağı da çok belli. Dürüst yaklaşıldığında gayet açık ve basit bir plan dahilinde neticeye ulaşmak hiç de zor değil, ama gerçekten ABD’nin DAEŞ’i veya diğer bütün terör örgütlerini bitirmek istiyor olduğu iddiası doğru ise…