Aksa Tufanı’nın bir dalgası da Sudan’da
Suriye ve Gazze’de her iki halkın zaferiyle sonuçlanan gelişmeler yaşanırken Afrika’nın gözbebeği Sudan’da da 21 aydır devam etmekte olan bir başka işgal girişimine karşı çok önemli gelişmeler kaydedildi. 21 ay kadar önce İsrail’in de büyük planları doğrultusunda bazı körfez ülkeleri tarafından desteklenen Hemeti komutasındaki Hızlı Destek Kuvvetleri (HTK) başta başkent Hartum olmak üzere Sudan’ın önemli kısımlarında bir darbe yoluyla kontrolü sağlamıştı. Tabii sağlanan kontrol bir kontrolden ziyade
Suriye ve Gazze’de her iki halkın zaferiyle sonuçlanan gelişmeler yaşanırken Afrika’nın gözbebeği Sudan’da da 21 aydır devam etmekte olan bir başka işgal girişimine karşı çok önemli gelişmeler kaydedildi.
21 ay kadar önce İsrail’in de büyük planları doğrultusunda bazı körfez ülkeleri tarafından desteklenen Hemeti komutasındaki Hızlı Destek Kuvvetleri (HTK) başta başkent Hartum olmak üzere Sudan’ın önemli kısımlarında bir darbe yoluyla kontrolü sağlamıştı. Tabii sağlanan kontrol bir kontrolden ziyade bir istila, bir talan ve yağma hareketinden başkası değildi. Zira HTK’nin oluşumu bile zaten Darfur’daki olaylarla bağlantılı olarak Ömer el-Beşir’in kendine bağlı birlikler oluşturma düşüncesinden hareket etmişti.
Darfur’da Ömer el-Beşir’i Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmaya götüren bütün kanlı uygulamalar bu kuvvetler tarafından irtikap edilmişti. Sudan, Çad, Libya ve Etiyopya’da yaygın bulunan Cancevid insan kaynağına dayanan bu birlikler kültür olarak girdikleri savaşlarda ganimet ve yağmacılığı bir geçim kaynağı olarak benimsedikleri için dayandıkları hiçbir savaş ahlâkı da yok. Önlerine geleni yağmalayıp öldürme konusunda hiçbir kriterleri, frenleri yok.
Aslında kendilerini kullananların da başına bela olacak nitelikte savaşçılardan oluşan bir grup. Darfur meselesi bittikten sonra da Ömer el-Beşir bu grupların lideri olan Hemeti’yi HDK’nin başına geçirerek kendisine bir de general rütbesi vermişti. Kendisi de hiçbir askeri eğitimi olmayan kendisine tabi güçlere rütbeler vererek bir yapı kurmuştu. Ancak 2019 yılında Ömer el-Beşir’in Değişim Cephesi eliyle devrilmesinin ardından oluşturulan Halk Devrimi Konseyi’nin başına gelen Abdülfettah el-Burhan iktidarı Hamduk hükümetine devretmek zorunda kaldı, ancak Hamduk hükümetinin halkta hiçbir karşılığı olmayan komünist, laik politikalara yönelmesiyle birlikte halk protestoları sonucunda çekilmek zorunda kaldı.
Kontrol yine askeri konseye geçti ama düzenli ordunun başındaki Burhan ile başına buyruk hareket etmekte olan HDK başkanı Hemeti arasında giderek artan bir gerilim oluşuyordu. Burhan’ın güçleri merkezi bir ordu altında birleştirme kararı karşısında 2023 Nisan ayında Hemeti kendine bağlı toplama güçlerle bir darbeye girişti ve ülkenin birçok kısmını ele geçirdi. Ancak dediğimiz gibi bu ele geçirme tam bir yağma ve istila şeklindeydi. Ele geçirdiği yerde bir düzen tesis etmek bir yana bugüne kadar tam bir düzensizlik hâkim.
Ne yazık ki, birçok kesim Sudan’daki duruma iki eşit taraf arasındaki bir rekabet ve iç savaş olarak yaklaşıp hesabını kimin hâkim olacağına yönelik tahminlere göre yapmaya başladı. Oysa daha önce de burada bütün açıklığıyla ifade etmeye çalıştık. Ortada birbiriyle savaşan iki eşit taraf yok. Hemeti, başka ülkelerden getirdiği toplama güçleriyle girdiği her yeri yağmalayan, insanları acımasızca katleden gözü dönmüş adamlarıyla Sudan halkına bir şey vadeden biri değildi.
Sudan için yarışan iki yaklaşım, iki ayrı toplum yok. Savaş Sudan halkının farklı kesimleri arasında cereyan ediyor da değildi. Hemeti’nin önünü el-Beşir belli bir amaç için açmıştı ama o bu amacı haddinden fazla bir fırsata dönüştürdü, ama kuşkusuz kendi aklıyla ve kendi vizyonuyla değil. Maalesef yine İslam dünyasının içinden, bilhassa Körfez ülkeleri içinden birilerinin alabildiğine ucuz hesaplarıyla Sudan 21 aydır tam bir kaosun içinde yaşıyordu. Masum Sudan halkı içinde katledilen insanların sayısı yüz bini buldu. Evleri talan edilen, yuvaları yıkılan insanlar, ülke içinde veya ülke dışına sığınma yoluyla yerini değiştiren insanların sayısı 12 milyonu bulmuş durumda. Hükümet bile Port Sudan’a taşınmak durumunda kaldı. Hemeti’ye destek veren güçler arasında İsrail’in de olduğunu daha önce söylemiştik.
Epey zamandır tam bir halk desteğini ve diğer tüm parti ve sivil toplum güçlerinin desteğini yanına almış bulunan düzenli ordu, son birkaç aydır bilhassa gönüllü Müslüman gençlerden oluşan sivil müfrezelerin de desteğiyle adım adım istila edilen bölgeleri kurtardı. 15 gün kadar önce çok önemli bir merkez olan Vad Medeni’nin 21 ay sonra HTK milislerinin elinden kurtarılmasıyla birlikte Sudan’daki savaşın seyri tamamen değişmiş oldu.
23 Ocak’ta da Ordu, başkentin kuzeyinden güçlü bir şekilde ilerleyerek çok önemli olan Ceyl petrol rafinerisini özgürleştirdi ve 21 aydır kuşatma altında olan İletişim ve Ulaşım Tugayı komplekslerine ulaştı. Ardından nehri geçerek Genel Komutanlığa girdi ve 24 Ocak Cuma sabahı buradaki kuşatmayı kaldırdı. Böylece Hartum’un büyük bir kısmı özgürleşmiş oldu, HTK unsurları ise Hartum’un güneyine doğru her taraftan kaçtı.
Esasen HTK unsurları ilk günlerde 120 bini bulan sayıları zamanla erimeye başlamıştı. Kendilerine dışarıdan yardım olarak gelen çok nitelikli silahlara rağmen zamanla bu silahları kullanacak insanları da kalmamıştı, çünkü her şeyden önce yağmalayacak şey kalmamış olduğu için birçok unsur kaçmıştı. Hemeti’ye destek olan bazı ülkelerin aslında bu vesileyle neye destek oldukları iyice görülmüş oldu. Hiçbir zaman amaçları Sudan halkının veya benzer müdahalelerde bulundukları başka ülke halklarının iyiliği olmamıştır.
Hartum’da HTK’nın Etiyopya’dan getirttiği ve yüksek binalara yerleştirmiş olduğu kadın keskin nişancılardan söz ediliyor. Hikayeleri korkunç bunların. Komünist bir eğitimden geçmiş oldukları için kamplarda yetişmiş, hiçbir aile hayatı olmayan bu insanlar kültür olarak savaşmak üzere yetiştirilmişler. Bu insanları yetiştirmek üzere uzun vadeli eğitim yatırımı yapan sözüm ona çok “medeni” devletler var bu dünyada. Bu keskin nişancılar rastgele ateş açarak insanları öldürürken Sudan’a nasıl bir gelecek vadedelebilir?
Neticede 61 yıllık Esad rejiminin eninde sonunda nasıl yıkımı gerçekleştiyse, Gazze’de İsrail kendisini destekleyen bütün güçlerle nasıl rezil rüsva olduysa, Sudan’da benzer bir kıyım ve işgal peşinde olan Hemeti ve onun arkasındaki güçler de hüsrana uğradılar.
Bu büyük Sudan zaferi, Sudan halkının birlik olması ve silahlı kuvvetlerinin etrafında toplanarak topraklarını, onurlarını ve mallarını savunma kararlılığıyla elde edilmiştir. Bu, HDK’nin isyanı, dış saldırılar ve bölgesel destekli bu isyancı milislerin işlediği korkunç ihlaller karşısında gerçekleşmiştir.
Sudan bu zaferlerle çok önemli bir gerçeği yeniden kanıtlamış oldu: Özgür halklara, eski sömürge yöntemleriyle, askeri işgal ve saldırılarla boyun eğdirilemez. Sudan, bu savunma savaşına en zayıf durumunda, daha az donanımlı ve daha az teçhizatlı olarak zorlandı. Ancak halk hızla silahlı kuvvetlerinin etrafında birleşti, onlara genç ve dinamik güçleriyle destek oldu.