“Allah’ın izni, Peygamber'in kavliyle”

Müftülere nikah kıyma yetkisinin tanınması üzerine koparılan fırtına, bir süredir belli bir zımni uzlaşmaya varılmış laiklik kavramının eskisinin ruhunu yeniden çağıran bir etki yapıyor....

Müftülere nikah kıyma yetkisinin tanınması üzerine koparılan fırtına, bir süredir belli bir zımni uzlaşmaya varılmış laiklik kavramının eskisinin ruhunu yeniden çağıran bir etki yapıyor. Özlenen şey elbette laikliğin kendisi değil, laiklik kampanyaları yoluyla üretilmeye çalışılan sinerji, heyecan, nostalji.

Bir açıdan müftülere nikah kıyma yetkisinin verilmesi aslında bizatihi laikliğin, batıdaki bütün model uygulamaların bir örneği. Tek fark oradaki kilise görevlerinin yerine bizde müftülerin olması.

Batı'da laikliğe hiçbir zararı olmayan bu uygulamanın bizde çok zararlı görülmesi, bize özgü eski laiklik adına korunabilecek bir kalenin daha keşfedilmiş olmasının heyecanını yansıtıyor. Aslında AK Parti iktidarı döneminde unutulmuş değil, sadece güncellenmiş olan laiklik kavramı dolayısıyla, laiklik adına bu savunmaya soyunmak çok arkaik kalıyor.

AK Parti 2002 yılında iktidara geldiğinde laiklikle bir çatışmaya girmedi, sadece laiklik kavramını ve uygulamasını güncelleyerek onu dünyadaki genel standartlarına uygun hale getirdi. Laiklik devletin dinler karşısındaki bir tarafsızlık, dinlerin birbirleriyle savaşlarını engelleyen, birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen bir devlet fonksiyonunu ifade etmiyordu. Dinler arasında bir barış ilkesi veya dinsel ifade ve örgütlenme özgürlüğünü temin eden bir devlet fonksiyonu yerine bütün dinlere alternatif ve bütün dinlerin üzerinde ayrı bir yaşam felsefesiydi laiklik. Tam da buna uygun olarak ayrı bir dinsel psikolojisi, ritüelleri ve sembolleri vardı.

“Laik kimlik” bütün dinlere karşı belirgin bir tavır ve tutumu ifade eden bir kimlikti. Üstelik bu kimlik hiç de hoşgörülü değildi. Bütün dinleri bir hurafe gibi görüp bu dinlere mensup olanları da saçma sapan hurafeler peşinde koşan insanlar olarak görüyordu. En iyi ihtimalle dindar insanların bir cahillik veya zavallılık içinde olduğu algısı laik kimliğin içinde mündemiç bir hoşgörüsüzlüğü sürekli üretiyordu. Devamı tam bir tahammülsüzlük, nefret ve düşmanlık duygusuyla geliyordu.

Yıllarca bu ülkede laiklik adına başörtüsü yasakları kadınların eğitimsiz bırakılması, kadınların özgür iradelerinin yok sayılması ve dezavantajlı duruma düşürülmesi pahasına inatla bu bakış açısıyla sürdürüldü. Temelinde, “boş-hurafe” olduğuna inandıkları bir inanç uğruna insanların bu kılık kıyafette nasıl ısrar edebiliyor olduklarını anlayamamaları vardı..

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sömürge kafaların Yusuf Tekin’e garezleri 20 Kasım 2024 | 468 Okunma Değerlerimiz ve biz 18 Kasım 2024 | 144 Okunma Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu 16 Kasım 2024 | 120 Okunma İnsanlık için basit, İİT ve Arap Ligi için dev bir adım! 13 Kasım 2024 | 324 Okunma Ziya Gökalp’in Türkçülüğü, Cumhuriyetin Türkçülüğü 11 Kasım 2024 | 632 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar