Avrupaa demokrasisinin krizi
Avrupa demokrasisinin krizi, basitçe ve kısaca şöyle tanımlanabilir. Demokrasinin işleyişi giderek Avrupa’yı Avrupa yapan değerlerden koparacak şekilde işliyor.Gerçi “Avrupa’yı bugünlerde Avrupa...
Avrupa demokrasisinin krizi, basitçe ve kısaca şöyle tanımlanabilir. Demokrasinin işleyişi giderek Avrupa’yı Avrupa yapan değerlerden koparacak şekilde işliyor.
Gerçi “Avrupa’yı bugünlerde Avrupa yapan” desek belki daha doğru olur. Çünkü aslında Avrupa’yı tarihte bir çatı altında toplayan değerler çok da demokratik, insancıl, evrensel, insan haklarına dayalı değerler olmamıştır. Hatta daha ileriye gidelim, aslında tarihte, 19. yüzyıla kadar Avrupa’yı bir çatı altında toplamış olan tek konu İslam karşıtlığı olmuştur.
İslam karşıtlığı ya dini bir temelde Avrupa’ya Haçlı kimliğini hatırlatmış, o kimlik etrafında bir bağnazlığı harekete geçirmiş ve bu bağnazlık Avrupa’nın kurucu kimliği haline gelmiştir. Bu kurucu kimliğin dünyaya herhangi bir insancıl mesaj veya proje taşıması hiçbir zaman mümkün olmamıştır.
Bugünlerde demokrasinin işlediği en önemli kanalı seçimler olarak alırsak, hangi Avrupa ülkesinde ne zaman bir seçim olsa oralarda yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve içe kapanmacılığın çok daha fazla prim yapmaya başladığı görülüyor. Aydınlanma çağından beri bir yanıyla dış dünyaya demokrasi ve insan hakları satan Avrupalılar bir yandan da sömürge tecrübeleriyle dokundukları dünyayı kurutan, onu insanlıktan mahrum bırakan bir vahşet tarihine sahipler.
Buna rağmen Avrupalıların, arkalarında hiçbir bagaj yokmuş gibi konuşup evrensel insani değerlerin kaşifi gibi davranmayı çok iyi bildiklerini kabul etmek gerekiyor.. Bu pişkinliği bugüne kadar başarabiliyor olmalarını şimdilik sahip oldukları ama giderek tükenmekte olan güçleriyle açıklayabiliyoruz.
Seçimler Avrupa’nın o bastırdığı ırkçı yüzünü gizleyemediği, makyajını döken sıkıntılı süreçlere dönüşüyor. Almanya’da 24 Eylül’de gerçekleşecek olan seçimler bu sıkıntılı sürecin tek örneği değil elbet. Ama bu seçimlerde taraflar arasındaki bütün tartışmaların en önemli konusu neredeyse Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan olmuş. Aslında Almanya’nın bir sürü sıkıntısı var, bir seçimde seçmenin sorgulayabileceği ve tartışma konusu yapabileceği, partiler arasında kimin daha iyi çözüm bulabileceği hususunda değerlendirme konusu olabilecek bir sürü konu var. Ama bütün bu sıkıntıların hepsini bir kenara bırakmış siyasiler Türkiye’yi tartışıyor, Erdoğan’ı eleştiriyorlar. Gerçekten de dışarıdan bakan biri Erdoğan’ın Alman seçimlerinde bir taraf olduğunu sanacak, zira herkesin rakibi Erdoğan ve herkes ona cevap yetiştirmeye çalışıyor.